Diğer yaratılmışlar da yer içer, çiftleşir, uyur, ürer.. Bütün bunları yapmak için özel bir bilince ihtiyacı yoktur. Bedenin tabiatı-doğası, onu o istikamette sürükler götürür.
Oysa, insanı bilinçli bir varlık olarak diğer mahlûkattan ayıran şey, "tefekkür" dediğimiz derin ve kapsamlı düşünce; "muhakeme" dediğimiz, farklı şeyleri değerlendirmeye tâbi tutarak ortaya bir mânâ çıkarma özelliğidir.
Şefkat ve merhâmet tüm mahlûkata; tefekkür ise sadece insana hastır!.
Oysa insanı insan yapan şey, “TEFEKKÜR” dediğimiz “muhakeme” dediğimiz belli doneleri detaylarıyla ele almak bunları analiz etmek bu analizlerden çıkan sonuçları sentez yaparak ortaya bir mana çıkartmak ve bu çıkan manaya göre kendine yön vermek özelliği oluşturur. Yani bir insanın insan olabilmesi için yaşam değerlerini iyi ele alması üzerinde araştırma yapması ve bu araştırmalardan çıkacak sonuçlara gör kendine yön çizmesi..
Tefekkür, düşünce devreye girince de, iman başlar!
İnsanı bilinçli bir varlık olarak diğer mahlûkattan ayıran şey, "tefekkür" dediğimiz derin ve kapsamlı düşünce; "muhakeme" dediğimiz, farklı şeyleri değerlendirmeye tâbi tutarak ortaya bir mânâ çıkarma özelliğidir..
Yani, bir insanın, insan olabilmesi için, gerçek yaşam değerlerini iyi kavraması, yaşam sistemi üzerinde yeterli araştırmalar yapması ve bu araştırmalardan çıkacak sonuçlara göre de kendine yön çizmesi zorunludur.
İşte bu düzey, tasavvufta "Mülhime Nefs" dediğimiz mertebede başlar