Allah’ın yarattığı her şey güzel, her şey şahane, her şey mükemmel...
Şu anda aklınıza gelen, gelmeyen en çirkin şey bile güzeldir.
Çirkinlik yetmez; “en kötü, en pis, en şerli, en berbat şey dahi güzeldir” diyebiliriz.
Ölüm mü
dersiniz, en korkunç bir kaza mı dersiniz, en dayanılmaz bir hastalık
mı dersiniz, en çekilmez ve taşınmaz bir ihtiyarlık mı, körlük,
sağırlık, dilsizlik mi dersiniz, şeytan, Cehennem, azap ve gazap…
Aklınıza ne geliyorsa hepsi, ama hepsi de güzel, hem de ne güzel!
Bu
genelleme ilk anda ters gelebilir, anlamsız olabilir, pek akla yatkın
olmayabilir, hatta saçma ve rast gele söylenmiş bir söz olarak bile
anlaşılabilir.
“Bu da nerden çıktı?” diyebilirsiniz.
“Bunu da mı duyacaktık?” diyeniniz bile olabilir.
“Daha neler!” diye burun kıvıranlar bile çıkabilir.
“İyice kafam karıştı, bu işten bir şey anlamadım” diyenleriniz de vardır mutlaka…
Ama ne yapalım, hakikat böyle. İşin aslı bu... Görünen gerçek bu…
Yeni bir şey söylüyor değilim. Bunu ilk defa ben ortaya atıyor, hiç değilim.
Ne
dersiniz? Bunlar bizden gizlenmiş olabilir mi? Kitap satırları
arasında, kenarda köşede kalmış olabilir mi? Veya yüksek ilim sahibi
ulema arasında konuşulan çok derin bir mesele özelliği taşıyor olabilir
mi?
Bunların
hiçbirisi değil. Bu saydıklarımızı Kur’ân açık olarak söylüyor,
Herkesin, hepimizin hiçbir tefsire ve yoruma, izaha ve açıklamaya gerek
kalmadan anlayacağı kadar açıklıkta ve netlikte anlatıyor.
Açın Secde suresini, okuyun 7. âyeti, bakın ne göreceksiniz?
“O Allah ki, her şeyi en güzel şekilde yarattı” diyor âyet.
“Her şey” diyor, “külle şey’in” anlamında.
“Her şey”in içine ne giriyor?
Ne girmiyor, neler girmiyor; dışarıda ne kalıyor ki?