Akabe Forum Radyo
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


İslami makaleler
 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yapRadyo DinleMp3 Dinle Kur'an Dinledini bilgi yarismasi

 

 Dünya Geçici Bir Konaklama Yeridir

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Ask-i Hüda

Ask-i Hüda


Mesaj Sayısı : 510
Points : 1334
Kayıt tarihi : 18/09/09
Nerden : İstanbul

Dünya Geçici Bir Konaklama Yeridir Empty
MesajKonu: Dünya Geçici Bir Konaklama Yeridir   Dünya Geçici Bir Konaklama Yeridir EmptyÇarş. 30 Eyl. 2009 - 22:46

Yüce Allah dünya hayatını, insanlardan hangilerinin daha güzel davranışlarda bulunacağını, kimlerin sadakat gösterip, Kendisi'ne bağlı kalacağını denemek için yaratmıştır. Başka bir deyişle dünya, Allah'tan korkup sakınanlarla, O'na nankörlük edenleri ayırt etmek için hazırlanmış bir imtihan yeridir. Bu imtihan yerinde güzelliklerle çirkinlikler, iyiliklerle kötülükler, eksikliklerle mükemmellikler bir araya konmuş ve kusursuz bir imtihan sistemi yaratılmıştır. İnsanlar, imanlarının ortaya çıkması için türlü şekillerde denenmektedirler. En sonunda Allah'ı hakkıyla tanıyıp, takdir edebilenler inkarcılardan ayrılacak ve Allah’tan bir rahmet olarak cennet yurdunda kurtuluşa erenlerden olacaklardır.

İnsanların bazıları, Bediüzzaman Said Nursi’nin “Aklı başında olan insan ne dünya umurundan kazandığı mesrur (sevinir) ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor, gidiyor. Sen de yolcusunDünya Geçici Bir Konaklama Yeridir Nokta." ((Risale-i Nur Külliyatı, Mesnevi-i Nuriye, Habbe, 111) sözünde bildirdiği önemli gerçeği unutarak sanki hiç ölmeyecekmiş gibi dünya hayatına bağlanırlar. Bu kısacık dünya hayatında bir yolcu hükmünde oldukları gerçeğini göz ardı ederler. Oysa dünya hayatı insanları denemek için yaratılmış, ortalama yetmiş yıl gibi kısa bir süre kalınmak üzere gelinen, içindeki her şeyin geçici ve ölüme mahkum olduğu imtihan için yaratılmış bir mekandır. Bu gerçek bir ayette şöyle bildirilmiştir:

"İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir." (Ankebut Suresi, 2-3)

İnsanların çoğu ayette bildirildiği üzere dünyanın bir imtihan yeri olduğunu ve geçiciliğini göz ardı ederek, önlerinde uzun yıllar olduğunu düşünürler. Ölümün mutlak olduğunu akıllarına dahi getirmek istemezler. Oysa kesin olan bir gerçek vardır ki dünyadaki yaşam süresi sınırlıdır. Birkaç saat, bir gün, bir yıl, 30 yıl ya da 70 yılDünya Geçici Bir Konaklama Yeridir Nokta. Ve herkes şunu da kesin olarak bilir ki sınırlı olan herşey eninde sonunda bitecektir. Bir insan 80 yıl da yaşasa, 100 yıl da yaşasa her geçen gün kaçınılmaz olan sona doğru ilerler. Bunun örneklerini istisnasız herkes kendi hayatında görmüştür. Uzun vadeli olarak yaptığınızı düşündüğünüz her plan eninde sonunda geçip gitmiştir. Şu anda geriye dönüp baktığınızda hayatınız hakkında söyleyeceğiniz ilk söz "Ne kadar çabuk geçti!" olacaktır. Buna rağmen bazı kimseler, Allah'ın insanları denemek için eksik ve kusurlu yarattığı dünyada verilen nimetlere de aldanarak, dünyaya tutkuyla bağlanırlar. Bu sevgileri bazen öylesine şiddetli olur ki, dünyada bulunuş amaçlarını unutur, asıl mekanın ahirette olduğu gerçeğini göz ardı ederler. Bediüzzaman Said Nursi dünyanın sanıldığı gibi önemli bir yer olmadığını, geçici olduğunu şöyle ifade eder:

"İnsan bu dünyaya keyf sürmek ve lezzet almak için gelmediğine, mütemadiyen (devamlı olarak) gelenlerin gitmesi ve gençlerin ihtiyarlaşması ve mütemadiyen zeval (ölüm) ve firakta (ayrılıkta) yuvarlanması şahittir." (Lemalar, Yirmi Beşinci Lem´a, 207)

Gerçekten de bu çok önemli bir husustur. Geçici bir yer olan dünyada insanın elde ettiği mevkinin, kazandığı paranın, edindiği servetin pek bir değeri yoktur. Çünkü insan bunlardan çok kısıtlı bir süre istifade edebilir. Dünyadaki nimetler ve güzellikler cennetteki gerçek nimetlerin çok eksik bir kopyası olarak, ahireti hatırlatmak kastıyla yaratılmışlardır. Ancak iman etmeyenler bunu kavrayamaz ve ebedi sandıkları dünya hayatını, varlıklarının tek amacı haline getirirler. Bu ise tam anlamıyla bir aldanıştır. Çünkü son derece geçici, eksik ve kusurlu olan dünya nimetleri, ebediyete ve mükemmelliğe istek duyan insanı tatminden çok uzaktırlar. Dünya, ahiretle karşılaştırılamayacak kadar basit ve değersizdir. Nitekim, Arapçadaki "dünya" kelimesi, "dar, sıkışık, pis yer" anlamından türemiştir.

Bu nedenle de insanın dünya hayatına tutkuyla bağlanması, burayı en büyük amacı edinmesi çok büyük bir yanılgı olur. Çünkü her nimetin ve her güzelliğin aslı cennettedir. Dolayısıyla asıl çok büyük bir istekle arzulanılacak ve kavuşmak için gayret gösterilecek olan yer, sonsuz cennet mekanıdır.

Müminlerin Asıl Yurdu: Sonsuz Cennet Hayatı

İnsanları din ahlakından uzaklaştıran en önemli nedenlerden biri, dünyayı sonsuz bir yurt sanmalarıdır. Oysa dünyanın geçici bir yurt olduğunu ve asıl yurdun ahiret olacağını Yüce Allah Kuran'da insanlara haber vermiştir (Şura Suresi, 36). Ahirette sonsuza kadar devam edecek olan cennet ve cehennem hayatının tüm detaylarını Allah bildirmiştir. Olayları biraz akılcı değerlendirebilen ve gerçekleri düşünen bir insan, dünya hayatının sonsuz hayat yanında ne kadar değersiz olduğunu görüp anlar. Ve ahirette sonsuza kadar sürecek olan hayatını eşsiz nimetlerle dolu cennette geçirmek için çalışır. Bu da, dünya hayatını Allah'ın hoşnutluğunu ve rızasını kazanacak şekilde yaşamakla, güzel ahlak gösterip, Allah'a samimi bir kalple teslim olmakla mümkündür. İnsanın dünyadaki nimetlerin bir deneme olarak verildiğini asla aklından çıkarmaması gerekir. Yapılması gereken, bu nimetlere tutkuyla bağlanmak yerine, bütün bunların asıl sahibi olan Allah'a samimi bir kalple bağlanmak, Allah'ı en güzel şekilde yüceltmektir. Zira bütün güzelliklerin, nimetlerin ve gerçek sevginin asıl sahibi O'dur. Bediüzzaman Said Nursi bu gerçeğe de şöyle işaret etmiştir:

"İnsan, mahiyet-i câmiiyyeti itibariyle (herşeyle ilgili ve geniş kapsamlı olması nedeniyle) mevcudatın (var olan herşeyin) hemen ekserisiyle (çoğuyla) alâkadardır. Hem insanın mahiyet-i câmiasında (geniş yapısında-herşeyle ilgili) hadsiz bir istidad-ı muhabbet dercedilmiştir. (insana sınırsız bir sevebilme özelliği verilmiştir) Onun için insan da umum mevcudata (bütün varlıklara herşeye) karşı bir muhabbet besliyor. Koca dünyayı bir hanesi gibi seviyor. Ebedi Cennet'e bahçesi gibi muhabbet ediyor. Halbuki muhabbet ettiği mevcudat (herşey) durmuyorlar, gidiyorlar. Firaktan (ayrılık) daima azab çekiyor. Onun o hadsiz (sonsuz) muhabbeti, hadsiz bir mânevi azaba medâr (dönüşüyor) oluyor. O azabı çekmekte kabahat, kusur ona aittir. Çünki kalbindeki hadsiz istidad-ı muhabbet (sevebilme kabiliyeti), hadsiz bir cemal-i bâkiye mâlik (sonsuz bir güzelliğe sahip) bir zata tevcih etmek (yöneltmek) için verilmiş. O insan sû-i istimâl ederek o muhabbeti fâni mevcudata sarf ettiği cihetle kusur ediyor, kusurun cezasını, firakın azabıyla çekiyor. (O insan sevgi hissini kötüye kullanarak geçici olan varlıklara yönlendirmekle hata ediyor ve bunun cezasını ayrılık azabıyla çekiyor) . İşte bu kusurdan teberri edip (arınıp) o fâni mahbubattan (sevgililerden) kat-ı alâka etmek (ilişkisini kesmek), o mahbublar (sevgililer) onu terk etmeden evvel o onları terk etmek cihetiyle Mahbûb-u Bâki'ye (sonsuz sevgiliye) hasr-ı muhabbeti (sevgiyi odaklamayı) ifade eden olan birinci cümlesi: "Bâki-i Hakiki yalnız sensin. Mâsiva (Allah'ın dışındakiler) fânidir."( http://www.fecr.gen.tr/kitaplar/risa...alar/lema3.htm)

Bediüzzaman'ın dikkat çektiği husus son derece önemlidir. Zira geçici olanı istemek, çok büyük bir gaflettir. Akılcı olan tavır ise sonsuz olanı istemek, sonsuz olana gönülden bağlanmaktır. Said Nursi ayrıca dünya nimetlerinin, cennette verilecek nimetlerin ancak bir benzeri olabileceğine, "Dünya alem-i ahirete bir fihriste (fihrist) hükmündedir" ( Mesnevi-i Nuriye - Onuncu Risale - s.1354) sözleriyle işaret etmiştir.

Rabbimiz İman Edenlerin Dünyada da Ahirette de Velisidir

Dünya hayatında kusurların ve eksikliklerin yaratılmasındaki hikmetleri kavrayamayan pek çok kimse, öldükten sonra toprağa karışıp yok olacaklarını, yaptıklarından sorumlu tutulmayacaklarını düşünerek, dünyanın geçici hırsları peşinde koşarlar. Yüce Allah dünya hayatının geçiciliğini ve buna aldananların durumunu bir ayette şu şekilde haber vermiştir:

"Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir." (Hadid Suresi, 20)

Bazı insanlar, akılcı bir kıyas yaparak samimi düşünmeye yanaşmazlar. Ahirete iman ettiklerinde, dünya hayatından yana kayıp içerisine girecekleri yanılgısına kapılarak tamamen dünyaya sarılırlar. Oysaki ahirete iman ettiklerinde, dünyadaki nimetlerden mahrum kalmayacaklardır. Aksine tüm bunlardan en güzel şekilde istifade ederken, aynı zamanda ahireti kazanmayı da umacaklardır. Ahirette ise bıkma, usanma ya da monotonluk gibi eksikliklerin olmadığı, sonsuz güzellikteki, sonsuz çeşitlilikteki nimetler içerisinde sonsuz bir hayat yaşayacaklardır. Yani ahireti isteyen kimseler, hem dünyayı hem de ahireti kazanmış olurlar. Ancak belirtmek gerekir ki elbette insan, imanı yalnızca Allah'ın rızası için yaşar. Allah, mümin kullarının bu samimiyetine karşılık ise dünyada ve ahirette nimetini, rahmetini lütfeder. Sadece dünyaya razı olan kimseler, dünya hayatında da ahirette de kayba uğrarlar. Bu önemli gerçek bir ayette şöyle bildirilmiştir:
Dünya Geçici Bir Konaklama Yeridir Nokta. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır.” (Hac Suresi, 11)

Yaratılış Amacı Üzerinde Düşünmenin Önemi

Dünya hayatının geçiciliğini kavrayan bir kimsenin göstermesi gereken tavır, yaratılış amacı üzerinde düşünmek ve Yüce Allah'a karşı sorumluluklarını yerine getirmektir. Böyle bir kişi Allah'ın izniyle gaflet perdesinden kurtularak dünya hayatının gerçek amacını görebileceği için, düşünceleri ve davranış şekli yalnızca ahiret hayatına yönelik olacaktır. Çünkü bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm insanlar gibi dünyada bir yolcu olduğunun, kendisinin de zamanı belirlenmiş bir vakitte öleceğinin ve dünyada nice zengin ve güç sahibi toplulukların yerle bir olduğunun farkına varacaktır. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi de, dünya hayatını bir misafirhaneye benzetir:

"Dünya bir misafirhanedir. İnsan onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir ve kısa bir ömürde hayat-ı ebediyeye lazım olan levazımatı (gerekli herşeyi) tedarik etmekle mükelleftir. En ehem (önemli) ve elzem (gerekli) işler, takdim edilecektir." (Sözler, Yirminci Söz, 241)

Bediüzzaman'ın bu hikmetli örneğinde dikkat çektiği gibi, dünya bir misafirhane hükmündedir. Bu misafirhanede olduğunu unutan ve kendisini misafirhanenin sahibi zanneden insanlarsa, ölümün yakın olduğunu hissettikleri anlarda şiddetli bir panik yaşar ve umutsuzluğa kapılırlar. Halbuki ölüm bir son değil, insanın sonsuz hayatının başlangıcıdır. Dolayısıyla asıl korkulacak olan ölüm değil, dünyada yolcu olduğunu unutup gaflet içinde yaşamak ve Allah'ın cehennem azabıyla karşılaşmak olmalıdır. Bu bakımdan Allah'ın rızasını kazanmak için samimi bir çaba içerisinde olan müminler, dünya hayatını Allah'a yakınlaşmak için bir yol olarak görür, dünyadaki sınırlı vakitlerini Allah yolunda kullanarak geçirirler. Bir ayette müminlerin bu özellikleri şöyle bildirilmiştir:

“Mümin olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah'a ve Resûlü'ne iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd ettiler (çaba harcadılar). İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir.” (Hucurat Suresi, 15)

“Size verilen herhangi bir şey, dünya hayatının metaı (kısa süreli faydalanması)dır. Allah Katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. (Bu da) iman edip Rablerine tevekkül edenler içindir.” (Şura Suresi, 36)

Allah'ın Kuran'da bildirdiği "Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat Suresi, 56) ayetinin bir gereği olarak insanların tek amacı Allah'a ibadet etmektir. Bu yüzden müminler, sadece Allah'ın rızasını kazanmak için yaşarlar. Hayatları boyunca her an Kuran ahlakına uygun hareket etmeye çalışırlar ve Allah'ı hoşnut edecek salih amellerde bulunurlar.

Peygamber Efendimiz (sav), bir hadis-i şeriflerinde ahiretin yanında dünya nimetlerinin aldanılmayacak kadar değersiz kaldığını şöyle bir örnekle açıklamıştır:

Ebu Hureyre radıyDünya Geçici Bir Konaklama Yeridir Allahu anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennette, yay kadar bir yer, güneşin üzerine doğduğu veya battığı şeyden (dünyadan) daha hayırlıdır."
(Buhari, Bed'ü'l-Halk 8, Tefsir, Vakı'a 1; Müslim, Cennet 6, (2826); Tirmizi, Cennet 1, (2525)

"Dünya arkasını dönmüş gidiyor, ahiret ise yönelmiş geliyor. Bunlardan her ikisinin de kendisine has evlatları var. Sizler ahiretin evlatları olun. Sakın dünyanın evlatları olmayın. Zira bugün amel var hesap yok, yarın ise hesap var amel yok."
Hz. Muhammed (sav) (Sahih-i Buhari, Rikak 41, Hadis no:1973)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://askihuda.over-blog.com
 
Dünya Geçici Bir Konaklama Yeridir
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Yalan Dünya
» dünya hayati
» Dünya Hayatının Durumu
» Dünya'nın en büyük köpeği!
» Kadınların Yönettiği Dünya

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Akabe Forum Radyo :: (¯`·.(¯`·.____EDEBİYAT - KÜLTÜR ____.·´¯).·´¯) :: Kültür - Sanat-
Buraya geçin: