Akabe Forum Radyo
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


İslami makaleler
 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yapRadyo DinleMp3 Dinle Kur'an Dinledini bilgi yarismasi

 

 ASK'a dair bir yazi ...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
nurun_alanur
Admin
nurun_alanur


Mesaj Sayısı : 153
Points : 387
Kayıt tarihi : 30/08/09
Nerden : almanya

ASK'a dair bir yazi ... Empty
MesajKonu: ASK'a dair bir yazi ...   ASK'a dair bir yazi ... EmptyPerş. 1 Ekim 2009 - 16:24

İLK
ÇOCUKLUK yıllarından gençliğe ve ihtiyarlığa kadar uzanan bir çizgide,
neredeyse bir ömür boyu insanın peşini bırakmaz sevgiler, ilgiler ve
aşklar. Gün olur muhatabın, ihtiyacın ve yaşın durumuna göre bu
duygular da şiddetlenir. Gönül denizinin dalgaları içimizdeki sınırları
zorlar, kıyıları döver âdeta. Biz miydik o sakin, o ilgisiz insan?
Halimize şaşarız. Şimdi bize ne olmuştur da kaptansız bir kayık misali
yalpalamaya başlamışızdır? Kalbimiz söz dinlemez. Sesimiz ulaşmaz ona.
Çaresiz, ardından sürüklenir gideriz. Akıl onu dengelemeden, kalp
sevgisine karşılık aramaya çıkmıştır bir kere. Aradığı bir işaret taşı
da olsa, yine de değerlidir. Ömründe hiç tatmadığı hazzı tadar, hiç
duymadığı coşkuyu duyarsa kim insanın kalbini yolundan çevirebilir, ona
engel olabilir? Sevgi engel tanımaz, aşk ne varsa aşar. O kalp, sevdiği
için her çılgınlığı yapar da, yaşadığı onca acı ve kederden sonra
durgunlaşır, durulması gereken noktaya gelir, sakinleşir. Ne güzel
diyor şair Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu:
“Nerede bir bardaktaki sakin duruşun,



Nerede sahildeki o azgın vuruşun.”



Kalp kararında ise herşey kararındadır. Değilse, dünyamız da kararmış demektir. Aşkın gözü karadır çünkü.



Aşktan söz açacaksak, onun arka planını da görmek gerekir. Aşkın,
sevginin gücüne inananlardanım. Ama bu beslenmenin, bu coşkunun
kaynaklarına da inanırım. Temiz bir kaynaktan beslenmeyen bir havuz
temiz olmayacaktır elbette. Günün akışı içinde, moda tabirle, bir
günlük bir gecelik aşklar zaten konumuzun dışında. Aşk bir haldir, ölüm
gibi, geldi mi götürür. Aşk geldiğinde, seni bütün benliğinle alır,
senden uzaklara taşır. Geriye seni hatırlatan bir iz bile kalmaz.
Kumsalda, dalgaların ayak izlerini silmesi gibi... Aşk dalgaları seni
gerçek bir ummana ulaştırır. Sen gibi bir damlayı denize katar. Aşkın
gücü de burada olmalı. Bir günde bitiyorsa sevgiler, olmaz olsun.
Hesaba kitaba, yarın kaygısına dayanan tüccar kafaların, tüccar
kalplerin işi olan aşklar girmesin dünyamıza. Böyle aşkların peşinden
koşanlar, kendilerine âşıktırlar aslında. “Aşkın pazarında canlar
satılır/Satarım canımı alan bulunmaz” diyor, bir dertli. Kalbini paraya
pula satanlar bu pazarda çok ucuza gitmişlerdir. Kalbinin
hazinelerinden habersiz yaşayanları sahip oldukları hangi şey zengin
edebilir?






Aşk, bu açıdan bakılınca, tarifini de bulmuş oluyor bir ölçüde. Hani
Mecnun’a, “Vazgeç şu Leyla’nın aşkından” dediklerinde, o, halini
anlamayanlara sitem eder. Sanki o bıraktıkları yerde mi kalmıştır?
“Aşkın aldı benden beni” diyen Yunus habercisi olur âdeta ve der ki:
“Leyla diye diye buldum Mevla’yı/Ben neyleyeyim şimdi Leyla’yı.” İşte
bu kadar. Gemi yolcusunu almış, tehlikelere rağmen her engeli aşmış ve
taşıdığı yolcuyu güvenilir sahile ulaştırmıştır. Geriye dönüp
baktığımızda, geçen onca yıla rağmen, unutulmayan hatıraların baş
köşesinde hep aşkı görmemiz boşuna değil.


Delicesine severler de bazıları, aşkın ateşi sönmesin diye midir,
sevdiklerinden uzak durmayı yeğlerler. Bir bildikleri vardır elbet,
herşeyin sınavı olur da aşkın sınavı olmaz mı? Belki de yerince bir
tedbirdir bu. Romeo ve Juliet’te, rahibin Romeo’ya fısıldadığı sahneyi
hatırlayın. Yüreğini yakan aşkın ateşini gencin gözlerinde okuyan
rahip, “ Ölçülü sev ki, sevgin uzun sürsün” dememiş miydi? Ölçü girdi
mi, aklın yardımıyla karar perdesinde dolaştı mı duygular, en çılgın
aşklarda bile mutluluğa yakın durur insan kalbi.


Ömründe bir defa olsun bu çarpıntıyı duymamış, aşkı derinden
hissetmemiş kimse var mıdır acaba? Herkes bir yürek yangını yaşamıştır,
ama en acı veren aşklar ömür boyu bir sır gibi gizlenen aşklar olmalı.
Müjdelerin en güzelini, bazı kaynaklarda hadis olarak rivayet edilen şu
söz veriyor: “Bir genç, bir kızı sever de bu sevgisini gizler
söyleyemez ve kalbinde bu aşk ile ölürse, o kişi şehit olarak ölmüş
olur.”


Hayatın bir gayesi olur da aşkın olmaz mı? Sonunda yanmamak ve yakmamak için aşkın izini ve adresini iyi sürmek gerekir.



Aşkın da, birçok duygu için sözkonusu olduğu gibi, iki yönü var: biri
aşk-ı hakikî, yani gerçek aşk, diğeri ise mecazî, yani geçici aşk.
Bediüzzaman, Mektubat’ta bunu şöyle dile getirir: “Aşk şiddetli bir
muhabbettir. Fani mahbublara müteveccih olduğu zaman ya sahibini daimi
bir azap içerisinde bırakır veyahut o mahbub o muhabbetin fiyatına
değmediği için baki bir mahbubu arattırır. O zaman aşk-ı mecazî aşk-ı
hakikîye inkılab eder [dönüşür].”


İnsan birisini delicesine sevse de, sevdiğiyle, sevgilisiyle buluşup
ona kavuştuktan sonra aşkı yavaş yavaş sönmeye başlar. Geçici aşkların
külleri er-geç savrulacaktır. Yine de, o geçici aşk âşığın varlığını
erittiği için, “Mecazî aşk gerçek aşkın köprüsüdür” demişler, onu da
bir bakıma hoş görmüşlerdir.


Gerçek aşk, Yaratana karşı duyulan aşktır. Bu dünya gölgeler
dünyasıdır. Aynalardaki tecelliye, görüntülere takılmayıp o aynalarda
kendini gösteren güzelliğin kaynağına, gerçeğine ulaşmak gerekir. Bu
aşk güzele değil güzelliğe, tek bir kişiye değil herşeye, Allah’ın
güzel isimlerinin her bir zerrede görünen sanatına, sıfatına,
kudretine, hikmetine, kemaline, lütfuna, hatta kahrına gönülden bir
bağlanıştır.


Evet, bu kâinatın yapısında, mayasında muhabbet vardır. Bu çekim
alanının içine kalp taşıyan herşey girer. Onun cazibesine kapılır,
kâinat aşkla durur aşkla yürür. Ve aşkla döner, bir mevlevî gibi.


Allah’ın sonsuz güzellikteki yaratışı, Kendisini bildirmeye olan
münezzeh sevgisinden doğmuştur. Onun için, eskiden, bir yere gelene
“Hoşgeldin” mânâsına, birşey yiyenlere içenlere yine “Afiyet olsun”
yerine, “Aşk olsun” derlermiş. Muhatap, bu söz karşısında ya “Eyvallah”
ya da “Aşkın cemal olsun” dermiş.


Biz de şöyle bağlayalım yazımızı:



“Aşk olsun” dedi.



“Aşkın cemal olsun” dediler.



“Cemalin nur olsun” dedi.



“Nurun alâ nur olsun” dediler.



Ne diyelim, gönülden bir aminden başka...



Selim Gündüzalp
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ASK'a dair bir yazi ...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Akabe Forum Radyo :: (¯`·.(¯`·.____ İSLAM-İ KONULAR____.·´¯).·´¯) :: Güzel yazı ve Makaleler-
Buraya geçin: