Mesaj Sayısı : 510 Points : 1334 Kayıt tarihi : 18/09/09 Nerden : İstanbul
Konu: GÖNLÜMÜZDE NELER VAR Cuma 16 Ekim 2009 - 20:35
GÖNLÜMÜZDE NELER VAR
Bu sayıda ele alacağımız gazelde Hulûsî Efendi (k.s) yine gönül üzerinde durmaktadır. Rabbimizin tecellîgâhı olan gönüllerimizde ne¸ nasıl ve ne kadar yer işgâl etmeli; nelere karşı muhabbet duymalı; bu mânevî mekânın nasıl tertemiz kalmalı ve huzûr-ı ilâhîye mahçûbiyet duymadan kavuşması için nasıl hareket etmeliyiz?
Bu sayıda ele alacağımız gazelde Hulûsî Efendi (k.s) yine gönül üzerinde durmaktadır. Rabbimizin tecellîgâhı olan gönüllerimizde ne¸ nasıl ve ne kadar yer işgâl etmeli; nelere karşı muhabbet duymalı; bu mânevî mekânın nasıl tertemiz kalmalı ve huzûr-ı ilâhîye mahçûbiyet duymadan kavuşması için nasıl hareket etmeliyiz? Bütün bunlar kısa ve özlü bir şekilde ifade edilmektedir. Bu beyitlerde sanki sûretimize değil¸ sîretimize önem vermemiz; kalıbımızı değil kalbimize özen göstermemiz; madde değil mânâ ehli olmalımız gerektiği anlatılmaktadır. Dünyanın varına yoğuna¸ zevkine sefâsına aldırmayıp¸ fânî ve geçici olan dünya hayatımızı ve dünyalıklarımızı¸ bâkî ve ebedî olan Cenâb-ı Hakk'ın rızâsına muvâfık olan yerlerde sarf etmeli¸ ömrümüzü O'nun emrettiği tarzda idâme ettirmeliyiz. Dünyânın bâkîliği¸ âhiretin ebedîliği hatırlatılmakta; zamanımızı¸ ömrümüzü¸ malımızı¸ mülkümüzü yerli yerinde ve hak yolunda harcamamız¸ fânî âlemin değil bâkî olanın uğrunda tüketmemiz gerektiği anlatılmaktadır.
Gazelden hâsıl olan mânâları belki kısaca şöyle özetlemek mümkündür:
Gönlümüzde ilâhî aşk dâim ve zinde olmalı¸ Allah sevgisinden başka sevgiler ön plana çıkıp orada taht kurmamalıdır. Mevlâmızın zikri ve fikri her şeyden evlâ olmalıdır. Her nereye baksak¸ her ne ile meşgul olsak hep O'nun murâkabesi altında bulunduğumuz tefekküründen bir an bile gaflette bulunmamalıyız.
1. Gönülde yâr gamından özge bir gam
Olursa deme ol dil yâra merhem
2. Dil oldur ki dola yârın gamıyla
Onula rahm-ı vaslın merhemiyle
3. Dil oldur ki açıla şeş cihâtı
Görüne her cihetden dost sıfâtı
4. Dil oldur ki mekânsız lâ-mekândır
Mekânsız yâra varsa ol mekândır
5. Dil oldur ki cüdâ kevn ü mekândan
Bekâsıdır hayât-ı câvidândan
6. Dil oldur ki gözetmez dû-cihânı
Ferâğat gûşesi sırr-ı nihânı
7. Dil oldur ki cihânın var u yoğun
Çöpe saymaz nesi var az u çoğun
8. Dil oldur ki geçip havf-ı zelelden
Yok olup kurtula cümle ilelden
9. Dil oldur ki geçe havf u recâdan
Giyip "lâ-havf" tacın hüzn ü safâdan
10. Dil oldur ki hüviyyetin hevâsın
Nesi varsa koyup bula bakâsın
11. Dil oldur ki kamu sırra hazîne
Hakâyık gevherine hep defîne
12. Dil oldur ki görüne vech-i mahbûb
İki âlem ona olmaya mahcûb
13. Dil oldur ki Hulûsî hâs olup tâ
Görüne bakdığınca yâr-ı ma'nâ
1. Gönüllerde yegâne hakîkî dost olan Allah sevgisinden başka muhabbet olursa¸ bu takdirde gönül o yârin gamına merhemdir deme.
2. Gönül¸ gerçek sevgili olan Allah'a ulaşmanın endişe ve gamıyla dolu olmalıdır. Gönül hastalığı da onun vuslatı ve rahmetiyle şifâ bulmalıdır.
3. Gönül sağ-sol¸ ön-arka¸ alt-üst gibi altı yöne de açık olmalı ve bütün bu yönlerde de sadece gerçek dost görünmeli¸ yani gönlün dışa açılan penceresi olan göz Allah'ın kudretinin tecellîlerini görmelidir.
4. Gönlün şu dünya yurdunda bağlanıp kaldığı bir mekan yoktur¸ yersiz yurtsuz avare gezmektedir. sevgilisini bulunca yerini öğrenir. Zaten sevdiği için mutlaka bir mekân gerekmez¸ sevgiliyi hayal ettiği yer onun mekânıdır. Yani gerçek sevgili olan Allah'ın kudretinin tecellîleri her yerdedir; her yerde onu görür.
5. Gönül¸ bu varlık âleminden¸ kâinâttan ayrı olup dâimî ve bâkî hayat olan âhiret hayatına yönelmelidir.
6. Gönülde dünya ve âhiret kaygısı yer etmemelidir. Gönül kendi gizli mekânında¸ her şeyden ferâgat etmeli¸ mahbûb-ı hakîkînin istediği gibi olma endişesi taşımalıdır.
7. Gönül¸ bu dünyanın varını da yoğunu da¸ az veya çok kendisinin sahip olduklarını da bir çöp mesabesinde görmelidir.
8. Gönül¸ hataya düşme ve eksiklik gibi korkulardan geçerek bütün hastalıklardan kurtulup yok olmalıdır.
9. Gönül¸ bu dünyadaki yaptıkları için hesap vereceğini unutmayıp daima hatalarından dolayı mahcûbiyet içinde bulunacak¸ bunun yanı sıra Cenâb-ı Hakk'ın rahmetinden de ümidini kesmeyecek. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de birçok yerde geçen "Kıyamet gününde onlar için korku yoktur¸ onlar üzülmeyecekler de." manasındaki "lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn" âyetini zihinlerden çıkarmamak gerekir.
10. Gönül¸ bu dünyada heves edilen neler varsa bunların hepsini bir tarafa koyarak¸ ebediyyen bâkî olan âhiret için gerekli şeylerle meşgul olmalıdır.