İslami makaleler |
| | Bulgaristan Tarihi | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Ask-i Hüda
Mesaj Sayısı : 510 Points : 1334 Kayıt tarihi : 18/09/09 Nerden : İstanbul
| Konu: Bulgaristan Tarihi Salı 12 Ocak 2010 - 17:06 | |
| Bulgaristan
Bulgaristan (Bulgarca: Balgariya), Güneydoğu Avrupa'da yer alan bir ulus devlettir. Ülke, batıda Sırbistan ve Makedonya Cumhuriyeti, doğuda Karadeniz, kuzeyde Romanya ve güneyde Yunanistan ve Türkiye ile çevrilidir.
Coğrafya Balkan Dağları (Stara Planina) Bulgaristan'ı kuzeyde Tuna platosu, güneyde ise Trakya platosu olarak kabaca iki coğrafi bölgeye ayırır. Oldukça dağlık bir coğrafyaya sahip olan güney Bulgaristan'da Rodop ve Rila sıradağları yer alır; ülkenin ve Balkanların en yüksek dağı olan 2925 metre rakımlı Musala Dağı da burada bulunmaktadır. Ülkenin en önemli ırmağı olan Tuna (Dunav), aynı zamanda Romanya-Bulgaristan sınırını çizer. Bulgaristan sınırları içerisinde doğup, Yunanistan-Türkiye sınırını oluşturduktan sonra Ege Denizi'ne dökülen Meriç (Maritsa) Bulgaristan'ın bir diğer önemli akarsuyudur.
Rila Manastırı Tarih Bulgaristan'ın ilk sakinleri Hint-Avrupa kökenli bir kavim olan Traklardır. Milatla birlikte ülke önce Roma İmparatorluğu, sonraysa Bizans İmparatorluğu egemenliğine girer. M.S. 6. yüzyılda Slavlar ile birlikte Türk kökenli bir kavim olan Bulgarlar bu alana yerleşir. Aristokratik tabakayı oluşturan Türk Bulgarları bir süre sonra Slavlaşarak dillerini, 10. yüzyıldan itibaren de Ortodoksluğu kabul edip dinlerini bırakarak asimile olmuşlardır. Bizans İmparatorluğu yıkılıncaya değin Bizans ile savaşıp hakimiyet alanlarını genişleten Bulgarlar, bir ara 1018-1186 yılları arasında yeniden Bizans İmparatorluğu'nun egemenliğine girmiştir. 14. yüzyılda Türklerin Rumeli'ye çıkmasından sonra bağımsızlıklarını yitirerek Osmanlı Devleti'nin egemenliğine girmişlerdir. Osmanlı Devleti'nin gerilemeye başlaması ve Çarlık Rusyası'nın da desteğiyle, Balkanların tümünde olduğu gibi Bulgaristan'da da ulusal kurtuluş hareketi alevlenmiş, 93 Harbi'nden yenilgiyle çıkan Osmanlı Devleti, Bulgaristan'ı 1878 yılında içişlerinde bağımsız prenslik olarak, 1908 senesinde ise tam bağımsız çarlık olarak tanımıştır. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlılarla aynı cephede savaşa katılan Bulgaristan, İkinci Dünya Savaşı'na da Almanya saflarında katılarak her iki savaştan da yenilgiyle çıkmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Balkanlar'da ilerleyen Sovyet ordusunun da yardımıyla Georgi Dimitrov önderliğinde sosyalist rejime geçen ülke, soğuk savaş yıllarında Varşova Paktı'nın üyesi olarak kalmış, geçen yüzyılın 80'li yıllarından itibaren ise topraklarındaki Türk azınlığa uyguladığı zorla bulgarlaştırma politikalarıyla dünyanın tepkisini çekmiş ve bunun faturasını 1989'da bulgar ekonomisine ağır bir darbe vuran Bulgaristan'dan Türkiye'ye yarım milyona yakın insanın göçüyle ödemiştir. Doğu Bloku'nun çözülmesiyle 1990 yılında sözde sosyalist rejimin yıkıldığı Bulgaristan, türk azınlığa yönelik asimilasyon politikalarını da terk ederek komşusu Türkiye ile olan ilişkilerini oldukça olumlu bir temele oturtmuştur. Ülkenin 2007 yılında Avrupa Birliği'ne katılması beklenmektedir.
[center] Kutsal Tapınak Kalıntıları Ekonomi 1990'a değin devlet yönetiminde sosyalist ekonominin hakim olduğu ülke, Doğu Bloku'nun çözülmesi sonucu Sovyet pazarını kaybetmesi ve kapitalist ekonomiye eklemlenme sorunları nedeniyle 90'lı yıllar boyunca milli gelirin % 70'e yakın küçüldüğü çok ağır bir ekonomik bunalım yaşamıştır. Bulgar ekonomisi, 90'lı yılların sonundan itibaren toparlanma sürecine girmiş olsa da, halkının gereksinimlerini yeterince karşılayabilen istikrarlı bir iktisadi yapı olmaktan hala çok uzaktadır. Ekonomi ile ilgili bazı istatistik veriler şöyledir: Milli gelir (2001): 13,5 milyar $, kişi başına düşen milli gelir: 1690 $, devlet borçları: 10 milyar $, devlet gelirleri (2000): 4,2 milyar $, devlet giderleri (2000): 4,4 milyar $, enflasyon (2001): % 93, ekonominin sektörlere göre dağılımı (2001): hizmet: % 57, endüstri: % 29, tarım: % 14
[center] Türk azınlığı Bulgaristan'da, yakın zamana değin Türkiye ve Bulgaristan arasındaki ilişkileri Bulgar devletinin inkar ve zorla asimilasyon politikaları dolayısıyla geren, çok sayıda Türk asıllı Bulgar yurttaşı yaşamaktadır. Bulgaristan'daki Türk azınlığın kökleri Anadolu'ya dayanır. Rumeli'nin 14. y.y.'da Osmanlılarca ele geçirilmesiyle Osmanlılar, Anadolu'daki diğer beyliklerin ve yarı göçebe aşiretlerin gücünün kırılması amacıyla, çok sayıda Türkü bilinçli olarak Balkanlara yerleştirmiştir. Tarih boyunca yaşanan çeşitli savaş ve çatışmalar dolayısıyla Bulgaristan'dan Türkiye'ye dört büyük göç dalgası yönelmiştir: Bunlardan ilki Osmanlıların 93 Harbinde Ruslar karşısında bozguna uğramasının ardından yaşanan 1878 göçüdür. İkinci göç dalgası Balkan Harbinde yenilgiye uğrayan Osmanlı Devletinin Rumeli'ndeki tüm topraklarını Trakya dışında terketmek durumunda kalması sonucu 1912 yılında gerçekleşmiştir. Üçüncü büyük göç İkinci Dünya Savaşı sonrası sosyalist rejime geçen Bulgaristan'ın tarım arazilerini devletleştirmesi ve Türkiye'nin Kore Savaşı'na katılması sebebiyle Moskova'dan Bulgar devletine yöneltilen, Türkiye'ye misilleme amaçlı Türk göçünün teşvik edilmesi talebi sonucu 1950-1951 yılları arasında yaşanan göçtür. Dördüncü ve en son göç dalgası 1989 senesinde Bulgar devletinin asimilasyon politikalarına tepki olarak gerçekleşmiştir. Yaşanan tüm bu göçlere karşın Bulgaristan'da kesin sayısı tam olarak bilinmese de halen 1 milyona yakın Türk kökenlinin yaşadığı tahmin edilmektedir. 1965 nüfus sayımı sonuçlarına göre Türklerin toplam nüfusa oranının % 10 ve üzerinde üzerinde olduğu bulgar yönetim birimleri aşağıdaki gibidir, ancak bu istatistik '89 göçünden önce yapıldığı için değerlerin güncelliği kuşkuludur: Kърджали (Kırcaali): % 72, Разград (Razgrad): % 48, Шумен (Şumnu): % 34, Търговище (Eski Cuma): % 32, Силистра (Silistre): % 30, Добрич (Hacıoğlu Pazarcık, Tolbuhin, Dobriç): % 17, Бургас (Burgaz): % 11, Русе (Rusçuk): % 10 Son yıllarda Türk azınlık üzerindeki baskı politikasına bütünüyle son veren Bulgaristan, bu ülkede yaşayan Türklerle kalcı bir uzlaşma kapısını aralamış görünmektedir.[/center] [/center] | |
| | | Ask-i Hüda
Mesaj Sayısı : 510 Points : 1334 Kayıt tarihi : 18/09/09 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Bulgaristan Tarihi Salı 12 Ocak 2010 - 17:07 | |
| Bulgaristan, Avrupa'nın güneydoğusunda, Balkan Yarımadası'nda küçük bir ülkedir. Tuna Irmağı kuzeyde Romanya ile sınırını çizer, doğusunda Karadeniz vardır. Balkan Dağları Karadeniz kıyısından başlar, Tuna Irmağı'na paralel giderek ülkenin ortasından geçer ve batıdaki dağlık bölgeyle birleşir. Batıda bu dağların arasında, yüksek bir yaylada başkent Sofya yer alır (bak. sofya). Sofya, batıda Yugoslavya sınırına giden anayolun da üzerindedir. Rodop Dağlan güneyde Bulgaristan ile Yunanistan arasındaki sınırı oluşturur. Balkan Dağları ile Rodop Dağları arasındaki vadide Meriç Irmağı akar. Bu vadiden, güneydoğu komşusu Türkiye'ye bağlanan karayolu geçer. Meriç Vadisi ve Balkan Dağları eteklerinden Tuna'ya doğru tatlı bir eğimle alçalan kuzey yaylasının bereketli topraklarında tahıl üretilir. En önemli ürün buğdaydır, onu mısır ve arpa izler.
Bulgaristan'a ilişkin bilgiler
Resmi adı: Bulgaristan Cumhuriyeti Yüzölçümü: 110.912 km² Nüfus: 8.983.000 (1987) Yönetim biçimi: Tek meclisli, çok partili cumhuriyet Başkent: Sofya Coğrafi özellikler: Ülkede iki sıradağ grubu (Balkanlar ve Rodoplar) ve iki geniş vadi vardır. En yüksek yeri 2.925 metre ile Musala Dağı'dır. Belli başlı ürünler: Buğday, mısır, arpa, tütün, gülyağı, domates, şarap, makineler, kömür, kimyasal maddeler, dokuma. Önemli kentler: Sofya Plovdiv (Filibe), Varna, Rusçuk, Burgaz. Eğitim: 7 ile 16 yaşları arasında bütün çocuklar için zorunludur.
Bulgaristan'ın kırsal görünümü çok çekicidir. Dağ yamaçlarında ülke topraklarının yüzde 25'inden fazlasını kaplayan büyük meşe, kayın ve köknar ormanları vardır. Dağlar, kışın karla örtülür. İlkbahar ve yaz aylarında Alp bitkileriyle donanan dağlarda çobanlar koyun ve keçi sürülerini otlatırlar. Kuzeydeki tepelerde at, sığır ve manda sürüleri dolaşır. Ülkede yetiştirilen üzümün kullanıldığı Bulgar şarabı dış ülkelere de satılır ve önemli bir gelir kaynağıdır. Meriç vadisinde ve Güneybatı Bulgaristan'da nitelikli tütün yetiştirilir. Balkanlar'ın güney yamaçlarında, korunaklı Kızanlık (Kazanlık) vadisi kırmızı gül bahçeleriyle ünlüdür. Güllerin taç yapraklarından parfüm yapımında kullanılan gülyağı elde edilir. Bulgaristan'da çiçekçilik ile sebzecilik de gelişmiştir. Köylerde halkın bir bölümü gereksinim duyduğu hemen her şeyi kendisi üretir. Büyük devlet çiftliklerinde kimyasal gübre ve çağdaş tarım araçları ile tarım yapılır. Fabrikalarda çalışanların sayısı sürekli artmaktadır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra gelişen sanayiler arasında demir-çelik, kimya, makine, dokuma, besin ile ayakkabı ve mobilya üretimi sayılabilir. Ayrıca tahta oymacılığı, seramik, dokumacılık, demir dövmeciliği ve nakış gibi el sanatları sürmektedir. Bulgaristan'ın taşkömürü ve linyit üretimi kendi gereksinimi için yeterlidir. Elektriğin yüzde 70'i termoelektrik santrallerden sağlanır. Geriye kalan ise nükleer ve hidroelektrik santrallardan elde edilir. Bulgaristan dış ticaretinin dörtte üçünden fazlasını SSCB ile yapar. Başkent Sofya'dan sonra Bulgaristan'ın en büyük kentleri Meriç vadisinde, tütün sanayisinin merkezi Plovdiv, Tuna üzerindeki liman kenti Rusçuk, Karadeniz'deki liman kentleri Varna ve Burgaz'dır. Eski başkent Tırnova'da ortaçağdan kalma saray ve kilise kalıntıları vardır. Kentlerin bir bölümü çok eskidir; örneğin, Filibe'yi (Plovdiv) İÖ 4. yüzyılda Makedonyalı II. Philippos kurmuştur. Öbür kentler ise Bizans İmparatorluğu döneminde kurulmuştur. Nüfusun çoğunluğunu Rusça'ya yakın bir dil konuşan Slavlar oluşturur. Nüfus içindeki oranı yaklaşık yüzde 10'a varan Türkler'den başka, büyük kentlerde Yunanlılar, Ermeniler ve Yahudiler de yaşar. Bulgaristan'da din ile devlet ayrıdır. Türkler ve Rodop Dağları'nda yaşayan Pomaklar Müslüman'dır. Halkın çoğunluğu Ortodoks Kilisesi'ne bağlı Hıristiyanlar'dır. Dağlarda birçok manastır vardır. Bunların en ünlüsü Sofya'nın güneybatısındaki Rila Manastırı'dır.
Tarih Bulgaristan tarihinin büyük bölümünde başka ülkelerin egemenliğinde kalmıştır. Bulgarlar İS 7. yüzyılın sonlarında kuzeyden gelip Tuna Irmağı'nı geçen savaşçı bir kavimdir. Buraya 6. yüzyılda gelmiş olan Slavlar'ı egemenlikleri altına aldılar, ama onların dillerini ve geleneklerini benimsediler. Daha sonra da Yunanlılar'dan etkilenip Hıristiyan oldular. İyi savaşçı olma özelliklerini koruyan Bulgarlar, Balkanlar'a egemen olarak, Bizans İmpa-ratorluğu'nun başkenti Konstantinopolis'i (İstanbul) tehdit eden büyük bir devlet kurdular. Bulgar Krallığı I. Simeon (893-927) döneminde sınırlarını Adriya kıyılarına, Sava ve Drina ırmaklarına kadar genişletti. Simeon' un ölümünden sonra baş gösteren iç çatışmalarla Bulgar devleti zayıfladı. Krallığa son yıkıcı darbeyi 1014'te "Bulgar Celladı" diye bilinen Bizans İmparatoru II. Basileios vurdu. Bizanslılar ülkeyi, İvan ve Petır Asen adlı iki kardeşin yeni bir Bulgar devleti kurduğu 1185'e kadar yönettiler. Bu devlet de 14. yüzyılda Osmanlılar'ca ele geçirildi ve Bulgaristan yaklaşık 500 yıl (1396-1878) Osmanlıların egemenliğinde kaldı. 1876'da başlayan Bulgar ayaklanması Osmanlılar'ca bastırıldıysa da 1877'de Rusya, Osmanlılar'a savaş açarak Bulgarlar'ın yardımına geldi. Savaştan sonra Osmanlılar ile Ruslar arasında Bulgarlar'ın neredeyse bütün isteklerini yerine getiren Ayastefanos Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmadan sonra bir Bulgar Prensliği kuruldu. Bu prenslik özerk ama Osmanlılar'a bağlı olacaktı. Ne var ki, Balkanlar'daki hareketlilik sürüyordu. 1903'te Makedonya'da çıkan ayaklanma Osmanlılar ile Bulgarlar arasında nerdeyse bir savaşa yol açacaktı. 5 Ekim 1908'de Bulgaristan'ı yönetmekte olan Prens Ferdinand Bulgaristan'ın bağımsızlığını ilan ederek, kendisi de "çar" unvanını aldı. Osmanlılar da Bulgaristan'ın bağımsızlığını tanıdılar. 1912'de Bulgaristan, öbür Balkan ülkeleriyle birlikte, Osmanlılar'ı Avrupa dışına sürmek amacıyla saldırıya geçti ve I. Balkan Savaşı'nın ardından yeni topraklar kazandı. Ne var ki, kazanılan toprakların paylaşımı Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Romanya arasında anlaşmazlıklara yol açtı. 1913'te çıkan II. Balkan Savaşı'nda Bulgaristan yenildi ve kendi topraklarının bir bölümünü Romanya'ya kaptırdı. Bulgaristan, I. Dünya Savaşı'nda Sırbistan ve Yunanistan'a yeniden saldırdıysa da bir kez daha yenildi ve toprak yitirdi. II. Dünya Savaşı'nda Almanya, Romanya'ya baskı yaparak II. Balkan Savaşı'nda aldığı Bulgar topraklarını geri vermesini istedi. Bunun üzerine Bulgarlar Almanlar'ın yanında yer aldılar. II. Dünya Savaşı'nın sonuna doğru Bulgaristan savaştan çekildiğini açıkladı ve tam tarafsızlığını ilan etti. Ülkede genel bir ayaklanma baş gösterdi; kral taraftarları, bakanlar, meclis üyeleri yargılanarak cezalandırıldılar. 1946 Eylül'ün-de yapılan bir halkoylaması sonucunda seçmenlerin yüzde 92'si Bulgaristan'ın cumhuriyet olması yönünde oy kullandı. Seçimlerden sonra kurulan hükümette Georgi Dimitrov başbakan oldu. 1947'de yeni bir anayasa yürürlüğe kondu; Bulgaristan sosyalist kalkınma modelini benimsedi. Ülkeyi çağdaşlaştırmak, fabrikaları, enerji santrallerini ve madenleri geliştirmek, tarımda modern makinelerin kullanımına geçmek için büyük çabalar harcandı. 1985 sonrasında Türk adlarının Slavlaştırılması, Türkçe'ye ve dinsel ibadete getirilen sınırlamalar Bulgaristan ile Türkiye arasındaki ilişkilerde gerginliğe yol açtı. Toplumsal çatışmalara da neden olan bu baskıcı politikalar Bulgaristan'dan kitlesel göçle sonuçlandı. Türkiye'nin Bulgaristan yurttaşlarına vize uygulanmasını kaldırmasıyla göç hızlanarak doğrudan Türkiye'ye yöneldi. Başlangıçta Türk hükümetinin bütün sığınma başvurularını kabul etmesiyle, Ağustos 1989'da Türkiye' deki sığınmacı sayısı 300 bini aştı. Bunun üzerine yeniden vize zorunluluğu getirildi ve sığınmacı olarak kabul edilmek üzere bekleyen çok sayıda göçmen Bulgaristan'a döndü. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) ile Doğu Avrupa'daki gelişmelere koşut olarak, 1989'da Bulgaristan'da da muhalefet giderek güçlendi. Otuz beş yıldır iktidarda olan Todor Jivkov Kasım 1989'da devlet başkanlığından istifa etti. Yerine, dışişleri bakanı Petar Mladenov getirildi. Aralık 1989'da Bulgaristan Komünist Partisi ve hükümet, Türk düşmanı politikalardan vazgeçildiğini ve Müslüman Türkler'e bütün hak ve özgürlüklerin tanınacağını açıkladı. 1990 başlarında BKP' nin öncü rolüne son verildi ve Nisan 1990' da partinin adı Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) olarak değiştirildi. Haziran 1990'da ise 40 yıllık aradan sonra ilk serbest genel seçimler yapıldı. Ardından Mladenov istifa etti ve yerine Jelyu Jelev geçti. Temmuz 1991'de yeni bir anayasa kabul edildi. Ekimde yapılan parlamento seçimlerinden, 111 milletvekilliği kazanan Demokratik Güçler Birliği (DGB) birinci parti olarak çıktı. İkinci sırayı ise, 106 sandalye ile BSP aldı. Çoğunluğunu Türkler'in oluşturduğu Haklar ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) kazandığı 23 milletvekilliğiyle parlamentoda anahtar parti durumuna geldi. Birleşmiş Milletler'in ambargo kararına karşın Makedonya'ya silah satılması ve ekonomik çöküşün önlenememesi nedeniyle hükümete yöneltilen eleştiriler yoğunlaştı. Devlet başkanı da eleştirilere hedef oldu ve DGB, Jelev'in istifasını istedi. Devlet başkanı ile Başbakan Filip Dimitrov arasında sert tartışmalar oldu. HÖH hükümetten desteğini çekerek başbakanın istifasını istedi. Siyasal bunalım Ekim 1992'de Başbakan Dimitrov'un istifasıyla doruğuna çıkmıştı. | |
| | | | Bulgaristan Tarihi | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|