Akabe Forum Radyo
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


İslami makaleler
 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yapRadyo DinleMp3 Dinle Kur'an Dinledini bilgi yarismasi

 

 MANEVİYAT BAHÇESİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:05

“Ruhları, cehd ve manevi terbiye ile yüksek idrake erismiş meçhulat aleminin dısında, zaman zaman, manevi seyahatlere çıkan içleri aydın kimselere hediyedir.” Madde âleminde dolasan, gayp âleminin malı ruh bir (Var) dır ki, yok görünür ve kimsenin madde âleminde onu görmege yolu yoktur.
Bu kösede anlatılacakların hakikatı ve mânâsı akıl ile degil ilâhi zevk duygusu ile anlasılır.... Kendini yorma, oku geç, içinde zevk duyarsan kâfidir. Bu zevk aklın şuurlu zevki degildir. Suursuz gibi görünen asıl ruhun zevkidir. Arı ile çiçek arasında gizli olan bal petegi gibi, zevk burada gizlenmistir. Ilim var, Fen var, Akademik bilgiler var deme, bu hudutta bunların isi yok. Hem de bunlarla halledilemiyor... Akıl ve mantık yürümüyor. Bu malzeme ile de hallederim deme... Edep haricine çıkarsın....
Gözlerin ve bes duygunun sahitligine dayanarak bunlar hakkında bir fikir yürütme... Aklın yetmedigi yerlerde kanunlardan bahsetmek gülünç olur. Kanun, etraflı bilgi demektir. Mâneviyat bilgi âleminde yalnız tezahürleri ile vardır... Ve bu böyle kalacaktır. Bu hüküm, bu tahdit normal durum üstündeki insanlar zaviyesinden objektif ilim hakkında, Kanun mânâsındaki umumi bilgi içindir. Normal durum üstündeki insanların enfüsî müsahedeleri, marifetleri, umumi duygular mânâsındaki bilgi için degildir. Bu öyle bir duygudur ki, onun kendine mahsus bir uzvu yoktur. Her uzuv onundur. Ruhun umumî duygusudur... Bu hal beş duygunun dısında mühim bir ruh basarısıdır ki o duyguya erisenler bütün ruhları ile suhud âlemini duyarlar. Bizim gördügümüz âlem suhud âlemi zahiren maddedir. Batınen mâneviyattır.
Madde âleminde mihaniki kaideler, prensipler, kanunlardan bahsederken bâtınî âleme çevrildiğimizde o âlemde kanun degil, beşerî bilgi ile ancak ihtimal kelimesini ileri sürebiliriz... Buranın idrâki; asıl aklın, idrâkin altında bütün ruhûn bir idrâki vardır ki oraya erismekle mümkündür:
Bu gibi olgun kimseler maddeye akseden derin manaları suurlarından süzerlerken, ses, söz, sekil olur. Bazen de herkesin anlayamayacagı bir dile, bir kalıba dökülürler... Bu gibi aydınlar ilâhî kanun ve emirleri kendi temiz kalp ve vicdanlarında duyarlarken meleklerle tanısırlar, göklere çıkarlar, Buraklara binerler ve nihayet tamamiyle dünyevî her seyden alâkalarını keserek perde arkasından senli benli Rabbü’l-âlemîn ile konusurlar.
Bu güzel sözlerdeki mânâdan, aşk makamına çıkamayan, henüz madde âleminin kesafetinde yürüyenler, bir sey anlayamazlar... Zira îmansızların ve her seye çabuk inananların zannettiklerinden çok derin bir meseledir. Burada:
Renkler degişmistir.
Kokular başkalasmıştır...
Ruh uçar haldedir...
Bütün: Ben, sen, o mânevî morfin tesiri altındadır.
Okuyucularım bir an için cesetlerinden ruhlarının ayrıldığını farz etsinler, ruhlarla yürümeğe devam ediyoruz.
Tüy kıpırdatmayan bir sükûn... Göz almayan tatlı bir nur içinde gidiyoruz... Etrafına bakarken hayret et, geç, ileri gitme... Çünkü hakikatlar bu diyarda, toprak üstünde giderken toprak altına geçen ve sonra yine toprak üstüne çıkan su cereyanları gibidir... Hakikât nuru her tarafı kaplamıstır. Gözün kamaşır, yuvarlanırsın... Bu böyledir, münâkapa etmeye kalkma.. Bu duygudur, histir, bir haldir ki izah edilemez, ancak yasanır... Yüksek ve temiz duygularla dolu bir rüya âlemi gibidir... Nice kimseler vardır ki gözleri açık, uyanık iken bu halin içine dalıp çıkarlar, onlar yüzlerinden bellidirler... Onların gözlerinde hakiki dogruluk dile gelir. Konuşur.. Ben de bunlara karısayım diye arzu edersen, garip gibi görünen bir seyahat yap....
Dogruluk ayagı ile, adalet asâsı ile, temizlik libasiyle, alınteri azıgı ile, ilim feneri ile vücut sahrasını aş...
Sözlerimiz müphem sözlerse, onları açıklamaya kalkısmayınız. Her seyin baslangıcı zaten müphemdir. Fakat sonu öyle degildir. O halde bizi bir baslangıç olarak hatırlamanızı dileriz. Her sey evvelâ bir billûr degil, bir sis olarak tasavvur olunur. Aksini iddia edebilir misiniz? Belki billûr donmus bir sistir? Içinizde cılız ve bitkin görünen sey, dikkat ederseniz sizin en kuvvetli ve en sağlam cephenizdir. Nefsinizin mümkün olsa da bir defacık med ve cezirini görseniz baska bir şey istemezdiniz... Yine mümkün olsa da rüyanın fısıltılarını dinleyebilseniz, baska hiç bir ses dinlemek istemezdiniz. Fakat görmüyor ve isitmiyorsunuz ve bu da hakkınızda hâyırlıdır. Gözlerinizi bulutlandıran perdeyi ancak onu dokuyan el kaldırabilir... O zaman göreceksiniz, o zaman isiteceksiniz... Fakat bir zamanlar kör yasadıgınızdan dolayı kederlenmiyecek, sagır oldugunuzdan dolayı üzülmiyeceksiniz. O gün her seyin gizli taraflarını görecek ve karanlıgın kıymetini takdir edip sükredeceksiniz.... Tatlı, nemli, insan içine hosluk veren bir sis içindeyiz... Bu sis ihtizazlı bir sis... Aklı, düsünmeye bırakmıyor... Kapının solunda seffaf bir maddeden yapılmıs bir pınar var...
Gürül, gürül billûr bir su akıyor... Pınarın oluğuna yakın bir yerinde fosfor gibi ihtizazlı ısıldıyan ziyadan yapılmıs gibi bir zîncire baglı bir su tası... Susamayanın bile içecegi geliyor.. Bakıyoruz, yanıyoruz, içleniyoruz, birseyler oluyoruz... Bir tas su alın. Içiniz.. Temiz tâsın içinde yay kavisli altı satır yazı var onu okuyunuz...
Artık daha konusmayacagız, zira ırmak denize kavus-ştu.. Kapı göründü bahçeye girecegiz... Tasın dibindeki yazıya bak.
Bu dünyada iken ilerdeki bahçede meclis kuranlardan birinin sözü:
Haktan gelen şerbeti içtik Elhamdülillâh
Şol kudret denizini , geçtik Elhamdülillâh

Kuru idik yas olduk, ayak idik bas olduk
Kanatlandık kus olduk, uçtuk Elhamdülillâh

Dirildik pınar olduk; irkildik ırmak olduk,
Artık denize dolduk taştık Elhamdülillâh

Islanan ağzınızı sag elinizin üstü ile siliniz... Şükrediniz yürüyünüz.... Kapının tam önündesiniz... Kapıda sağ taraf üstte güzel bir yazı var :
Bu bahçeyi sessiz geziniz...
Kendi kendinize böyle bahçe mümkün mü değil mi diye fikir yürütmeyiniz ... Olduğunuz gibi, olduğu gibi seyredip çıkınız..
Yazının altında imza gibi bir yer var... Oraya kadar uzanan gül dalları arasından görünen ince yazıları da gül dallarını ayırarak okuyunuz... Yalnız dikkat edin.. Gül dikenleri elinize batmasın.
Ibadet etmeyen, inânmayan kimse, ruhunun yurdunu ziyaret etmemiştir. (*) Kapının iç tarafında uzun beyaz sakallı, genis alınlı, nuranî, seffaf denecek kadar temiz bir İNSAN duruyor.
Gözlerinde uhrevî bir tatlılık, yüzünde ruhani gülen bir nur, gözlerine bakanlara emniyet ve ferahlık veren bir parlaklık, durusunda sessiz bir heybet var. Sesinde dinleyen, kulağı mest eden bir ton, sözlerinde Kâinâtın mânâsı gizli:
Onu gören ve dinleyen cesedinden ayrılmış, seyyal bir şuur, dağlar delen bir kudret hissetmekte...
Bahçeye her girenin kulağına tatlı bir ahenk halinde fısıldıyor:
Kanaatkâr ol, sabırlı ol, sefkatli ol. Bu kelimeleri duyan kulak, manâları suura götürdügünde, ruhta dagılan mânâ helezonları insanı gasyediyor. Tatlı bir sıcaklık serin bir insirah duyulmakta. Sedef, aza (kanaat) ettigi için Allah içini inci ile doldurdu... Buğday tanesi (sabır) ile toprak altında bir kış geçirmeye tahammül ettiginden en büyük nimet oldu.
Rasûlullâh (Müşfik) oldugu için, âleme rahmet oldu.
Ey bahçeye girmek niyetiyle, temiz hislerle ve biraz da merak saikasıyla gelmis olan insanoglu:
Sana küçük bir el yazması kitap verecegim.. Onu suracıkta otur oku ve sonra da birlikte bahçeyi gezelim...
Kitabın üstünde titrek sarı renkte bir yazı var :
Ey insan oglu!
Cebel-i azamet’e; aklı koy, orada nurdan yapılmıs libası giysin...
Cebel-i kibriyâya ; kalbi bağla, orada nûr-u muhabbet libası kusansın...
Cebeli izzete; Nefsi bırak, orada ubudiyet libasına sarılsın.
Cebel-i ezele; ruhu çıkar, orada nûru’l-nur libasını alsın, sonra aşk narasiyle bağır,
bunların derhal toplandığını görürsün... O zaman sende fetih baslar ve (Biz)’den olursun...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:06

Sahifeyi çeviriyoruz!.
Sonsuz semaları masmavi bir nur ile dolduran Allah’â hamdolsun... Ruhu nur âleminin ebediligi içinde aziz olan Allah’ın Rasûlüne ve ona inananlara salât-ü selâm olsun...
Bunlar boş lâf degil dikkat et... Biliyor musun?
Uykuda; ilim, akıl, suur, evlât, mal her şey gider... Bahr-ı umman-ı ahadiyete atılır...
Hiç kimsenin malı, ilmi, aklı diğerine karışmaz... Birinin ilmi, diğerinin cehliyle, diğerinin cehli ötekinin ilmi ile karışmaz... Iyi düşün her uykuya daldığın zaman, vakit vâkit bunlar alınıyor... Bir günde bu (Alış veriş) verişsiz kalacak ona ecel deniliyor... Dikkat et... Hepsi yüzüstü kalır... Allah yüz açıklığı versin...
Kendisine iltifat edecek hükümdarın karşısında titreyen çobanın korkusu gibi ölüm hatırınıza geldikçe, kalbinizin hopladığını hissedersiniz. Fakat ölümden korkmayınız... Siz ne zaman sessizlik ırmağından su içerseniz o zâman terennüme baslarsınız... Toprak sizin gövdenizi geri istediği zâmandır ki, siz hakikaten raksedersiniz...
Yekdiğerinize ekmeğinizden sununuz... Fakat ayni lokmayı yemeyiniz. Birbirinizi seviniz; fakat sevğinizi zincirlemeyiniz. Sevdiğiniz, ruhunuzun kıyılarında kımıldayan bir deniz olsun... Beraber terennüm ediniz... Eğleniniz, neşeleniniz, fakat tekliğinizi unutmayın...
Çünkü bu udûn telleri, aynı nagme ile birlikte titrer, fakat her biri ayrı ayrı....
Caminin direkleri bir birinden uzak durur....
Meşe ile selvi birbirinin gölgesi altında yetismez...
İbadet etmekle öğünme...
. Yalnız ibadet etmek hiç fayda vermez. İhsan ve keremi ona arkadaş et. Zaten ibadetten maksat ihsan ve kereme kavuşmaktır...
Kur’an okumak dilin ucundan çıkar... İhsan ve kerem için düsmüse yardım, canın ortasından gelir...
Bu sözler içinde doğru olanlar Allah’tandır. Onun lutf ü inayetidîr. Yanlışş olanlar varsa, onlar da yazanın uydurmasıdır. Rahmet, Rasûlullâh’ın kalbi pâk ve ruhu muâllâlarına mütealliktir:
Onun için Cenâb-ı Hak Kitâb-ı Celîlinde, "Ben ve Melâikeler Nebiy’ye selât-u selâm getiriyorlar, ne duruyorsunuz siz de selât-u selâm getirin, acabasız teslim olun." Buyurmuştur.
Rahmeti ilâhiye bu makamdan tevzi olunur. İlâhi Rahmet hakikat-ı Muhammediyeye nâzil olmadıkça anın parçaları olan hakâyıka vasıl olamaz. Salât u selâm getirmek herkesin nefsi için rahmet talep etmektir.
Bunu anlayan insanda basiret baslar. Basiret, Evliyaya makam-ı fuaddâ fetih buyrulan ruh gözüdür.
Onun için bu işlerde yürümek isteyen Allah’a inanır ve mümin olur. Kendini Allah’a teslim eder; İslâm olur..
Hakka teslim olmak demek; kısmeti ezeliyesinden razı ve hoşnut olmaktır. Kulun teslimiyetini hâk görünce ünsiyet baslar... O vakit âdem “insan" olur... Ve derakap dâvet-i ilâhîye vâki olur... O davete namaz denir.
Hak buyuruyor; Namazın yarısı benim için yarısı kulum için... marifetullaha bu yoldan sülûk başlar. Bundan, bu zevkten , mahrum olan insan, yaradılısındaki güzelligin zevkinden mahrum, feyzi fıtrisinde de mahcup olur. Hayâl ile degil müşahede ile çalıs... Müşahede denilen tecelli-i ilâhî hayâl âleminin ötesinde zevkî mânâlara delâlet eder...
Bir hâl-i nûrânîdir.. Hayâlin burada takatı kesilir. Hayal ancak akla mensup olan mânaları hissî kalıplara indirir Asıl hüner, gaflet anında Allah’ı bulmaktadır.
Bütün nefsanî her türlü arzulardan yok ol... Bundan sonra tekrar var olamazsın... Bir defa da o yoklukta var olursan artık yok olmanın imkânı yoktur. Kavuştun gitti...
Bu iş, en ince, namütenahî ince, incelikten en ileri derecenin bile yanında çok kaba kalacağı kadar ince bir meseledir. Hak ile bâtıl o kadar iç içe ve kucak kucaga tecelli ederler ki, bunları birbirinden ayırd edebilmek için insanda, hem de insan-ı kâmilde Allah vergisi basiret hiddetinin en keskini olması lazım gelir...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:06

Mânâ helezonları esrar mıntıkasına sokuldukça "Aklın almadığı ve reddettiği mevzular" üzerinde yürünmesi ve dolasılması çok çetin bir mahiyet alır. Niceleri, bu helezonların dönemeç noktalarından düsüp düsüp giderler, hakikatla şeriat arasındaki büyük, ve mutlak ahengin iltisak noktalarını birden kaybediverirler... Düşer ve küfre yuvarlanırlar...
İbadet yapıyorum derken küfre gitmemek çok dikkatli olmak lâzımdır. Hayvanlara merhamet et. Cenab-ı Hakk tarafından sana emanet edilmis bir nimettir.
Emanete hiyanet Cenab-ı Hakk’a hiyanettir...
Sakın kimseye hakaret gözü ile bakayım deme... Unutma ki Allah’ın dostları bin bir şekil, kıyafet ve edâ içinde gizlidirler. Hakkın nîmetlerinin sükrünü ifa et. Nîmet gelir, sükrü görmezse gider, ilmi var, ameli yok, ameli var, ihsanı yok!
Allah’ın dostlarının yüzünü görmek nimetine erismiş de, onlara bağlanmasını bilmez.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:06

Denizin dalgası bazan kabarır da sahile vururken, ben varım diye mırıldanır. Deniz de ona:
Sen yoksun, ben varım, der...
Aman gururlanma gönül kırma; tepelenirsin.
Kıyamete kadar, Hakk’ın bu misafirhanesinde, Allah’ın dostu eksik degildir, unutma....
Sadaka Allah namınadır. Sadakada nefsin haz duymasın... Yuvarlanırsın aman dikkat et...
Ben şunu yaptırdım, cami yaptırdım, köprü yaptırdım, çeşme yaptırdım... Su kadar fakir besledim, şunu yapıyorum deme... Diyenler zaten küfre sapmışlardır. Ibadetleri de iyilikleri de boşuna.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:07

Bu âlemde Allah’ın muhatabı insandır zamanın merdivenidir... Namaz Allah’a yaklaşmanın merdivenidir...
Merdivensiz, iki katlı evine bile çıkamazsın.
Bu merdiveni bırakma, boşlukta, kalırsın... O merdiven çıkıldıkça nurlaşır. Nurlaştıkça temizlenir....
Billûr gibi bir ruh, temiz kokulu bir ceset, hikmet dolu bir akıl ile Allah’a kavusursun. Ebedî hayatta nur âlemi içinde hasr olunursun. Kulların teâlîsini isteyen Cenâb-ı Allah bundan dolayı namazı kat’î bir emr-i ilâhî ile farz kılmıstır. Sekli de tâlim-i ilâhî ile farzdır, Keyf yapmak istersen; “helâl” hududu keyfe kâfidir. Haram kapısını çalayım deme. Bâzan bir saatlik zevkin, bir ömre bedel azabı olur. Her musîbetin altında, ne büyük nîmetler gizlidir. Musibetlere hakikat cephesinden bakılırsa, bir rahmânî ihtar olduğu anlaşılır.
Sokakta elinden düşürdüğü şekerini yerden tekrar almasını babası çocuğa meneder.
Çocuk alacağım diye israr eder, babası eline vurur, çocuk şikâyet eder, ağlar, tepinir.
Halbuki babanın çocuğu himaye ettigi aşikârdır.
Bu muvakkat hayat yolculuğunda, her insanın bir gayesi vardır. Kimi maddî servet ve söhrete, kimi mânevî huzura kavusmaga çabâlar. Kimisi beserî perdeleri yıkıp Allah’a kavusmaga ugrasır... Insan kendi meyline göre ya nefsinin arzularına tâbi olarak kötüye gider. Alçalır... Yahut ruhun ulviyetine tâbi olup iyiyi ihtiyar eder, yükselir. Yüksek ruha sahip insanlar vicdanlarında geniş bir tasfiye yaparak hidayete erişmek yolunu tutmus ve fani hayatın hudutlarını asmak istemistir.
Bu tekâmülü kendiliginden sezmekle mümtaz bir insan olur.
Insanın binlerce arzu ve emellerle yüklü nefsiyle mücadele ederek, muhtelif temayüllerini, şehevî ihtiraslarını önleyip onu kötü ve mülevves olan her şeyden ayıklamak, çok güç, bununla beraber çok ulvî ve kutsî bir feragattir.
Bu suretle elde edilen manevî varlık en yüksek bir mertebeyi ifade eder. Mahsusa taallûk etmeyen bu gibi kıymetlerin tâyinini müsbet ilimlerden istemek imkânsızdır.
Zaten her kıymet, izafî olarak akıllı yoldan idrâk edilecek bir vasfa malik değildir.
Nitekim bazı kıymetler vardır ki olgunlaşmış ve bir nevi hidayete erismis insanlar tarafından kabul edilir ve itikad olunabilir. Fakat ispat edilemez. Insanların akla uymayan seylere karsı mukavemet edilmez bir temayülü bulunduğu da inkar edilemez bir hakikattır. Bazı inaanlar bazı kıymetler için yasar, hatta onun için hayatlarını feda eder, fakat ugrunda can feda edilen seyin riyazî katiyetle isbatını kim verebilir. Namus için, Vatan için...
Ölümü göze alabiliriz. Bunun bir belâgat olduğunu iddia etmek tamamiyle kıymetten âridir.
Bu kıymetler kudsî arzuların neticesidir. Ruhî huzur ve sükûna ermek, ebedî ve sermedî hayata ermek için sahsî menfaate arka çevirmek çok büyük bir fâzilet eseri ve çok büyük bir ruh başarısıdır. Iste çilelerle ömür geçiren evliya mertebesine çıkan mübarek insanlar, gönül deryasının hudutsuz derinliklerine kendilerini atmıs, gıbtanın üstünde bir gıbta ile aranılacak büyük ve kutsî şahsiyetlerdir. Bunlar, Kur’an âyetlerinde gördükleri ledünnî mâna ve onun derin ve gizli mefhumlarına ermek hususûndaki fikri cehd kahramanlarıdır.
Müsbet ilim denilen kör ve tek gözle bakış mefhumu insani beş duygunun kuru bir makinesi halinde görüyor; ve insanın sahsiyetini hiçe sayarak onu terkip, tahlil ve tecrübe mezhebine âlet etmis oluyor.
Bu zihniyet içinde; Ey ziyaretçi! Içinden geldigin dünya ve insanlık, madde ve kuvvetin tesir ve hesabı karsısında, bilgisini, tecrübî usullerle bir asla ve bir kanuna baglamak mecburiyetinde kalmış, tecrübe ve müşahedeye girmeyen metafizik hadise ve kuvvetlerin karsışında, inkâra sapmıştır.
Bu müsbet ilimler çerçevesinin ortasında mahsur kalanların, iman dünyasına hakaretle arka çevirip, maddî bir uzuv olan gözün göremedigi kudreti ilâhiyeyi göremedikleri için inkârâ kalkısması, aczin üstünde bir aczin ve budalalığın ifadesidir. Müsbet ilim sancağı altında toplanan bu sınıf calî bir gurur ile münkir daha doğrusu yalnız maddeye bağlı bir dinsiz tipi çıkarmıs ve bu nazariye insanı zaruri olarak ye’is ve ümitsizlik çukuruna sürüklemiştir.
Onların nazarında âkıbet yok, Allah yok, saadet yok, mes’uliyet yok.. Kalp ve ruh gözü ile kâinatı gören mübarek insanlar bunlara acıyor.
İnsanlık tabiatın en korkunç taraf ve hâdisesi olan karanlığı gidermek için çok büyük emekler sarfetti. Çıra, mum, kandil ve nihayet petrolu buldu... En son, nur halinde elektrige kavustu, fakat o kandiller, elektrikler ancak onun dışını aydınlattı. Müsbet ilim gururlanıyor maddeyi aydınlattı insanlığın iç alemini tenvir edemedi edemez, edemiyecektir de...
Ey ziyaretçi! Canın sıkıldıysa geri dön, çünkü sen hala, bahçede ne var diye düşünüyorsun. Daha çok laflarımız var. Seni temizliye temizliye en sonunda, bahçeye sokacağız.
Insanoğlunun Hakk’a vasıl olması, aşk-ı Rabbânî iledir. Bu aşkın tedarîki için, pota-yı Muhammediye’de erimek şarttır.
Bu pota’ya girebilmek için, imandan feyz almak zarurîdir. Tuz gölüne düsen en pis hayvanın her zerresi tuza inkılâb eder. Memleha-i Muhammediyye’ye düşen insanın her türlü şekaveti saadete, kesafeti letâfete inkılâb eder. Bundan dolayı dünyaya, imkân âlemi demişlerdir. Hazret-i Rasûl’ün nazar-ı akdesiyle iltifata nail olan mücrim derhal muhterem olur. İman aşkı tedariki din ile olur.
Din; sadece namaz kılmak, oruç tutmak degildir. Bu dinin umdeleridir. Âlemde aslını esasını bilmek askına din derler. Müsbet ilimler bu âleme nereden geldiğimizi söyleyemez.
Fen, hâdiseler arasındaki münasebeti arastırır. Fen nasıl, din niçin? sualine cevabı verir. Dünyadaki büyük dinlerde vâhdaniyet yalnız Islâmiyet’te vardır. Bütün mevcudat onun azameti altında toplanmağa mahkûmdur.
Dinin muallimlerine enbiyâ derler. Bunlar Allah’ı isbata değil ilâhî kelimeleri ilâna gelmişlerdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:07

Allah, muhtac-ı isbat değildir. Peygamberin tanıttığı gibi Allah’ı tanımayanların Allah’a îmânları dogru olamaz.
En kalpazan söyle anlar:
"Ben içinizden biri gibiyim:"
Biraz akıllısı :
"Ben sizin heyet-i mecmuanız gibiyim. İçinizden biriniz gibi değilim:" Bu ne demektir? Bu âleme gelen her ferdin diger fert üzerine tercih olabilecek bir sıfat-ı âliyesi vardır. Bu sıfat dolayısiyle bu âleme gelmesi iktiza-yı hikmet olmustur.
Meselâ: Ben sizden iyi görürüm. Siz de benden iyi yazarsınız. Fakat sizden daha iyi okurum. Okuyuş sıfatım size tercihimi sağlıyan sıfattır. O halde daha iyi anlıyanlar:
Bilumûm sizdekı sıfât-ı kemaliye bende vardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:08

Rasûl’ün, "Siz dünyanızı benden iyi bilirsiniz." demesi bir iltifattır. Dünyada ümmetine serbesti vermiştir. Yoksa bilmek değildir. "Ben ahlâkı tamamlamaya geldim." demeleri bunun delilidir. Rasûlullâh’ı biraz daha iyi anlayanlarda:
“Yâ Muhammed! Onu sen atmadın biz attık." ayetini anlıyanlardır.
O halde Allah’ı bulmanın yolu Bir Allah dostu bulmakla baslar. Bu yola giris Rasûl’e hakikî baglanışla baslar.
Ve bütün akıl çerçevesi içindeki hal ve hadiselerin bulunmadığı ve en mahrem yer olan zât-ı tecellî makamında son bulur.
Buranın ilmine vukuf vahiy ile gelir, Melek vasıtasiyledir. Peygamber’e mahsustur.
İlham ile gelen ilim, sıddîkıyet makamında baslar. Bu makamda sarhoşluk yok gibidir.
Fakat burada da benlik akıl ve nefisle alâkasını kesmedigi için asgarî hatâ mevcuttur.
Mânevî saffet, benlik ile baslar. Tasavvuf seriatların mâneviyâtıdır. O halde Nübüvvet ve Risâlet ile baslar diye kabul et...
Dünya ve Ahiret diye söylenen sözlerde bir sey gizlidir. O da insanda şerîati gerçeklestirmektir. Bu gerçeklesirse insanda Allâh’ın rızâsı karar kılar. Iste dünya ve âhirette kıymet bu rızâdadır. Bu rızâ da serîat ile elde edilebilir.
Insan serîata baglandıgı nisbette, nefsaniyetten uzaklasır... Şeriata uygun olmayan ve sözde nefsin kırılmasını gaye edinen bâzı mücâhede ve riyâzatlar, nefsi kırmak yerine kuvvetlendirir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:08

Birçok Hintliler riyâzat ve mucâhedede hiç kusur yapmazlar, ancak nefislerini kuvvetlendirirler, başka bir şey elde edemezler. Bâtın-ı irfâna talip olan şeriata sıkı bağlanacaktır. Aksi hakkında söz yürütmek abestir, beyhudedir.
Münakasadan bir sey çıkmaz. Burası münakasa yeri degildir. Bu iş akıl isi değildir, zevk işidir. Onun için mevzuumuzdaki sözlerimiz kitaplarda yoktur.
Bugünün gafil madde dünyasının sonu olmadığı, bin küsur senedir ortada bulunan ruh imparatorluğunun ebedîligindeki mânâyı idrâk edenlerin azâlması, dimaglara bir fiske vurup kendilerini toplamağa sessiz bir ihtârdır...
Bu yazıyı okumak arzusunu merak hissi ile değil... eksiklerini tamamlamak maksat ve hevesiyle okursan oku... Yoksa kendini yorma, çünkü insanı sıkar... Sevmediğin bir filmi seyrederken duydugun üzüntüyü duyarsın... Bu da senin için hayırlı degildir: Anlıyamıyorsan hakîkatı biz gösteririz. Vazifemizdir. Borcumuzdur... Tâ ki sen anlayana kadar... Her zaman müskillerini sor... İnanmadığını kimya laboratuvarından tüp içinde inanacagın şekilde anlatırız.
Ateş bilmem falanı yakmıyor, nasıl olurmus, olur. Gel sana da göstereyim, hem de ögreteyim... Yakmadığını gör, fakat aklın sarsılmasın... Sen, bütün şüunu 300 sahifelik fizik, 400 sahifelik kimya, 70 sahifelik mantık kitabının içinde mi zannediyorsun?
Kâinat orkestrasında aklın, ruhun tellerini akort edecek insani bul, akordunu yaptır da nâmütenâhî ebedî konserin içinde gaşyol.
Kâinati anla... Peygamber’i bil, Allâh’ını müşahede et... Lâflarım edebiyat değil, zevkle okunsun da diye değil; ihtiyârı zahmet et gel bul, hakikî yolcu isen dermanını bul.
Bir nazarla bir yakaza içinde gör. Ondan sonra git madde âlemine haykır... Haykır o budalalara... O zavallılara...
Madde pesinden kosan kudsî âlemi bilemez. Insan ruhu kandil gibidir. Ilim onun aydınlıgıdır. Ilâhı hikmet, kudsî âlem onun zeytinyağıdır. Ruh ve kalbin arzularîyle, bedenin hırçın isteklerine karsı koyup, sabretmeyi kendinde hakikîlestiren insâna semâvîler hizmetçi olur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:09

Madde ve dünya için o kadar zahmet çekiyorsun..
Biraz da HAKK için zahmet çek.
Allah buyuruyor:
“Benim nâmıma zahmet çeken kulun günahlarını izzetim hakkı için mahvederim."
Sevinci, feragatte ara.
Başkalarının mâlik oldugu seylere göz dikme. Kalb arzularının kapısını kapatırsan, insaniyetin en siddetli suuruna mâlik olursun...
O zaman bu hâdiseler, bu tecellîler anlaşılır. Hakiki kulluk; ibadet, mücâdele ehlinin isidir. Ilme’l-yakîn ile başlar.
UBUDIYYET; yakınlık ehli işidir ki ayne’l- yakîn ile baslar. Rasûlullah bile bu sıfat ile kabul buyurulmuştur.
UBÛDIYYET; müsahede ehlinin isidir ki. Hakka’l-yakîn ile baslar. Bu mertebe başlamadan evvel insanda hayâ denilen bir sıfatın belirmesi lâzımdır.
HAYÂ; hukuk-u ilâhiyeyi ve Rabbâni emirleri yerine getirmedikçe Allah’dan bir şey istememektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:09

Bu sıfat, yâni hayâ, kulun kalbi ile Allah arasındaki perdenin azalmasından sonra husule gelir. Bunları vehleten anlamak güçtür.
Şunları evvelâ tefrik etmeğe çalış :
Sünnetu’llah nedir?
Âyetu’llah nedir?
SUNNETU’LLAH; tabiî kanunlardır.
ÂYETULLAH; kâinatta hüküm süren kanunlardır.
Bunlardan âyât-ı ilâhiyeyi düsünmek farzdır. "Siz sünnetü’llâhı ögrenebildiginiz kadar bilirsiniz. O bildiginiz miktarda degişiklik bulamazsınız.” Ne tebdil ne de tahvil edildigini göremezsiniz fakat kesfettiginiz sünnetin zâhir eserleri de zarurî değildir. Kâinat Allah’ın ihtiyâr-i ef’alinin eserlerinden ibarettir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:09

Bu eserlerin bizzat tegayyür etmesine imkân yoktur. Akıl Allah’ın varlığını bildirir. Allah’ın varlıgını bilmekle Allâh’ı bilmek arasında fark çok büyüktür.
Allah, akıl ile bilinse idi, bulunsa idi kitâba, nebî’ye hacet kalmazdı. Dış âlem üzerinde elde edilen bilgi mahzun ve mükedder anlarda duyulan ahlâkî ve mânevî bosluğu dolduramaz.
Fakat manevi ve ahlâkî bilgi dış âlem hakkındaki cehaleti daima teselli edecektir. Ve böyle kalacaktır.
Basınızı semalara kaldırınız, durdugunuz yerden ötesini tasavvurdan muhayyileniz yorulacaktır, fakat tabiatın mucizeleri tükenmiyecektir. Bunlar hep sünnet-i ilâhiyedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:10

Göze görülen bu âlem, kâinatın muazzam sînesinde ancak belirsiz bir izdir. Hiçbir fikir aslına yaklaşamaz. Anlayış melekeleriniz tasavvurunuzun hududunu assa esyada, saklı olan hakikata kapılsa ancak ufak zerreleri meydana çıkarmıs olursunuz. Bu da merkezi her yerde olan, yüzü hiçbir tarafta bulunmayan namutenahî bir küredir. Muhayyilelerinizin en nihayet bu düsünceler içinde kayboluşu Allah’ın sonsuz kudretinin hissolunan en büyük mümeyyiz vasfıdır.
İnsan Allâh’a, varlığı hakkındaki delil ve ispatların sayısını artırmakla değil, ruhundaki ihtirasların sayısını azaltmakla, bir îman ve i’tikat sahibi olmağa çalışmakla yaklasır. Bunu bir zamanlar sizin gibi süpheci olup her türlü dünya, saadetlerini atarak halâsa kavusmus olanlardan öğreniniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:10

İlk defa inanmış ve i’tikat etmiş gibi görünerek hareket ediniz, dua ediniz, ibâdet ediniz, bu hal, tabii bir şekilde sizi îman ve i’tikada doğru götürecek ve aklınızı yenecektir. O zaman hakikî degerinizin ne oldugunu birbirinizden öğreniniz. Allâh’ın sesini dinleyiniz. Îman size, bes duygunuza aykırı bir sey göstermez. Onların sezemediği seyleri bildirir...
İman, beş duygunuza, aklınıza, zıt bir sey degildir. Onların üstünde bir inanıstır. Aklın muhakemesine her seyi vurmak istersek, o zaman îman saçma ve gülünç gelir sana...
Allah’ı hisseden, akıl değil, kalbdir. İşte îmânın insana ögrettiği sey de budur. Bir insandır, câhildir. Muhakeme etmeden Allah’â inanmış diye hayret etmeyiniz. Allah onların kalblerine sevgisini indirmis, onlar da kendi nefislerinden nefret duymuslar, bu da îman ve i’tikada meyil uyandırmıstır.
Ne olurdu akıl olmasaydı; insanlar his ve zevk-i tabiî ile hayatlarını sürselerdi? Başlarını secdeden kaldırmayacaklardı... Asıl hüner gaflet ânında Allah’ı bulmaktır. Gaflete dalanlar için karanlık, aydınlık müsavidir. Uyuyan gece ile gündüzün farkında, değildir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:11

Karanlık ile aydınlığın müsavi olmadığını anlamğa çalış, elinde fırsat varken...
Ölüm çattıgında pismanlık çok acı gelir. Dünyada iken vakit kaybetmeden; güneşle deryâyı ayırmağa çalış. Bunu ayırdığın zaman gözlerin her iki dünyayı da görmeğe başlar...
Bir an gelir ki geçmis, gelecek her sey rüya âlemi gibi olur. Ölüm: Hikmet âleminden alâkası kesilip kudret âlemine dalış demektir. Bunu iyi öğren...
Küfürden kurtulamazsan, hiç olmazsa zulme gitme.. İnsan küfür ile idâme-i hayat edebilir, fakat zulüm ile, asla!.. Madde âleminde ruhu bunalmıs bitkin insanoglu ! Eğer mânen hasta olduğunu hissediyorsan:
Bu da senin için bir müjdedir. Mâneviyat hastahanesine git!
Bu hastahanenin başhekimi Rasûl-i Ekrem’dir..
Asistanları Enbiyalar, hastabakıcıları Evliyâlardır. O hastahane ücretsizdir. Menfaatsizdir, iltimassızdır, vizitesizdir. Hastahaneye kapıdan girerken seni memur, kapıcı karsılamaz, bizzat bashekim Rasûl-i Muhterem karsılar. Oraya girdikten sonra tedavi olmadan çıkamazsın. Sifayı alan saadet yolunu bulur.
“Allah yolunda tozlanan ayaklara Allah cehennem ateşini haram kılmıstır." Allah yolunda... ayakları tozlanmak nefsinin hayrını terkederek Allah’ın mahluklarına hizmetle olur.
Madde âlemi, radyo, telsiz, televizyon, atom, birçok buluşlarıyla bağırıyor, sanki kendileri bunları yarattı.
Bunlar, Sünnetu’llahda gizli hâdiselerin, zekâ ve akıl ile bulunup, terkip edilmesidir.
Bunlar bulundukça Cenâb-ı Hakk’ın azameti idrâk ediliyor demektir... Bu buluslarınla gururlanma, inkâra gitme. Evvelâ ölümü kaldır, zevâli dünyadan zevâl et!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
A




Mesaj Sayısı : 155
Points : 335
Kayıt tarihi : 21/01/10

MANEVİYAT BAHÇESİ Empty
MesajKonu: Geri: MANEVİYAT BAHÇESİ   MANEVİYAT BAHÇESİ EmptyÇarş. 19 Mayıs 2010 - 0:11

Fakir insanı kaldır. Mezar kapısını kapa! Bunları yapabiliyorsan gel konuşalım! Çaresi varsa söyle dinleyelim...
Yoksa:
Mırıltıyı bırak... Cırcır etme!
Daha beyazlaşan saçının rengini, kırısan yüzünün buruşuğunu gideremiyorsun...
(*) İnanmanın en sağlamı imandır. İman eshabı üçtür:
1. İmani gaybî eshabı,
2. İmanı suhudî eshabı.
3. Imanı zevkî eshabı.
Bu imanların üçüncü mertebesine gelmiş olanlar bu bahçeye gireceklerdir. Yoksa diğerleri bir sey anlayamazlar. Zira bahçede görülecek küçük gösteriler hep Hazreti Rasûlû Ekrem ’e bağlıdır. O mübarek büyük insanı anlamak mutlaka lûtf-u ilâhiye baglıdır. Bu anlamak keyfiyeti: Akıl, Fen, Tarih, Edebiyat, Felsefe, Mantık ile olmaz. 4 Mübarege iman ettim diyenler bile hakiki iman edememislerdir. Çünkü onun HALİKI: (Onlar Bana bakıyorlar, amma göremiyorlar) buyurmuştur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
MANEVİYAT BAHÇESİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Akabe Forum Radyo :: (¯`·.(¯`·.____ İSLAM-İ KONULAR____.·´¯).·´¯) :: Güzel yazı ve Makaleler-
Buraya geçin: