Akabe Forum Radyo
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


İslami makaleler
 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yapRadyo DinleMp3 Dinle Kur'an Dinledini bilgi yarismasi

 

 AŞk

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SeyyaH
Admin
SeyyaH


Mesaj Sayısı : 1117
Points : 2499
Kayıt tarihi : 20/08/09
Nerden : İstanbuL

AŞk Empty
MesajKonu: AŞk   AŞk EmptyPtsi 7 Eyl. 2009 - 19:58

Hayatım boyu, ‘duygusal’ biri olmayı beceremedim. Bir ‘çocukluk aşkım’ olmadı meselâ. İlkgençlik yıllarım boyunca da, ne zaman kendimi ‘âşık oluyor gibi’ hissetsem, bunun bir ‘gibi’den ibaret olduğuna inandırdım kendimi. Aşk denilen şey öyle ‘-miş gibi hissederek’ gerçekleşen bir duyguysa çok temelsiz olmalıydı. Yok eğer aşk çok esaslı bir duyguysa, aşk, kendini ‘âşık oluyor gibi’ hissetmekten son derece farklı olmalıydı. Etrafıma baktığımda, ilkokul, ortaokul veya lisede âşık olduğu—yani, benim anlayışımca, âşık olduğunu düşündüğü—biriyle evlenmiş hiç kimse yoktu. Ama okul yıllarını ‘âşık oldum’ sarhoşluğuyla boşlayıp, hayatının ilerleyen yıllarında boşa kürek sallayan çoktu.


Bu gözlemlerimin eşliğinde, orta öğrenimim boyunca, ne zaman kendimi birine ‘âşık oluyor gibi’ hissetsem, bunun bendeki yansıması derslerime daha bir sıkı sarılmam oldu. Aşkın gerçekte hayatın daha sonraki dönemlerinde gerçekleşen, ciddi ve dolayısıyla ciddiye alınması gereken bir duygu olduğunu farketmiştim. Bu farkedişle, hayatımın o müstakbel yıllarına hazırlık namına, çevremdeki kızlar yerine, derslerimle ilgilenmiştim.


*


Gelin görün ki, insanın kendisini kalabalıklar içinde bir zombi gibi hissetmesine sebep olan bir durumdu bu. Sınıf içinde kızlarla oğlanlar sapır sapır âşık olup durur ve ders arası muhabbetler “duydun mu filan falana aşıkmış-filanı falana mektup verirken gördüm-falanla filan gene barışmışlar-sen kime âşıksın-hoop oğlum, o kıza ben göz koydum”lar ile geçip giderken, birileri ve birileriyle bir yerlerde gezmek yerine kendi köşesinde öylece işine bakıp dersine çalışıyor olmak, ya ‘ot gibi yaşamak,’ ya ‘ineklik,’ yahut ‘anormallik’ti.


Neyse ki, o beğenmediğimiz takvim yapraklarında yıllar önce okuduğum bir hikâyecik yetişiyordu imdadıma. Yanlışı çok sayıda insanın yapmasının doğrunun değerini eksiltmediğini kavrayacak yaşta ve doğru bildiğim noktada diretebilecek kavrayışta sayılırdım. Zombi gibi görülmek, ‘uzaylı garip yaratık’ muamelesine maruz kalmak kolay değildi gerçi; ama, okul içindeki modaya uyup, birilerine âşık olmaya çalışıp mektuplar yazmayı, çiçekler koparmayı denemedim.


Hayatımın ilerleyen yılları, ilkgençlik yıllarımda edindiğim bu düşünceyi şükür ki boşa çıkarmadı. Rabbim, aşkın bir hevesten öte bir duygu olduğunu, ‘-mış gibi olma’nın ötesinde insanı gelişip değiştiren, inceleştirip olgunlaştıran bir duygu olduğunu bilfiil gösterdi bana. Gün geldi, âşık da oldum; ama savrulmadım, dağılmadım, dağıtmadım. Gönül borcu duyduğum acılar yaşadım gerçi. Hissettiklerimin ‘-mış gibi’nin ötesinde olup olmadığını anlama çabası içinde sevgimi henüz açamadığım sevdiğimin, ben sevgimi ifade edemezken başkalarına yâr olması ihtimalinin sancısıyla yaşadım. Ama o sancılar, “Rabbim! Onun için hayırlısı ben isem, bizi birbirimize nasip et! Değilsem, hakkında hayırlısı kim ise, onu ona nasip et!” gibi dualar öğretti bana. Rabbimi, ‘kalbler kudret elinde olan Zât-ı Zülcelâl’ olarak tanımayı öğretti. “HasbünAŞk Allahi ve ni’mel-vekîl” diyerek, işi ve eşi için, Rabbü’l-âlemîni vekil tutmayı öğretti.


Aşk, bana bütün bunları ve çok daha fazlasını öğrettiği için, son derece değerli bir duygu olarak kaldı hep benim için. Değerli, gerçek, ciddi, ciddiye alınması gereken bir duyguydu aşk. Soylu bir duyguydu. İnsanın gerek kişilik olarak incelmesi, gerek Rabbini her işine vekîl tutmayı öğrenmesi için âşık olmasının lüzumuna da inanır olmuştum; ama ortalıkta görünen ‘aşk’ muhabbetleri bana benim anladığım aşktan söz etmiyordu. Ayağı yerden, duygusu gerçeklikten kesik bir melâl hali, bir sevda, bir hülya; hayır, aşk bu olamazdı. Aşk, önce ayağı yerden kesilmek, sonra da dümdüz yere çakılmak sûretinde yaşanması mukadder bir duygu olamazdı. Bir sevmede, bir bakmada, bir öpmede insanı batıran bir kör nokta olmamalıydı o.

METİN KARABAŞOĞLU
* * *
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.akabefm.tr.cc
 
AŞk
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Akabe Forum Radyo :: (¯`·.(¯`·.____ İSLAM-İ KONULAR____.·´¯).·´¯) :: Mektûbât-
Buraya geçin: