Mukallib
Allah (cc), Mukallib’dir Yani, her an her şeyi değiştirmekte, her an her zerre üzerinde akıllara durgunluk verecek ölçüde inkılâplar yapmaktadır Her şeyin yönünü kemâle doğru çeviren Cenâb-ı Allah’tır Gece ve gündüz bir biri peşi sıra Cenâb-ı Hak tarafından değiştirilmekte, gece ve gündüz sayfasında yazılan oluşum âyetleri de sürekli ve dâimî bir inkılâp içinde halden hale çevirilmektedir Kullarının kalplerini hayırdan ve hidâyetten yana çeviren ve hayra daha çok kabiliyetli kılan Cenâb-ı Haktır Mukallib-i Zülcelâl, her şeyi zaman şeridine takarak belli bir âhenk içinde dâimâ yeni ve değişik biçimlerde yaratır
Peygamber Efendimizin (asm) haber verdiği1 Mukallib ismi Kur’ân’da fiil halinde vâriddir Cenâb-ı Hak Ashab-ı Kehfin mağaradaki uykuları hakkında şöyle buyurur: “Mağara ehli, uykuda iken sen onları uyanık sanırdın Biz onları sağa ve sola çevirirdik Köpekleri dirseklerini eşiğe uzatmıştı Onları görsen, için korkuyla dolar, geri dönüp kaçardın”2
Bedîüzzaman’a göre, Fâtır-ı Zülcelal bir tek hakikatı başka başka sûretlerde göstermek ve kâinatların, âlemlerin ve mevcûtların bir biri peşi sıra vücûda gelmelerine zemin hazırlamak için kudretiyle zerreleri tahrik etmektedir Yeryüzü bir tarla hükmündedir, neşv ü nemaya ve taze taze mahsulât vermeye kabil bir sûrette tanzim edilmiştir Cenâb-ı Hak yeryüzü tarlasında zerreleri tahrik ederek, intizam dâiresinde vazifelendirip her asırda, her mevsimde, her ayda, her günde, hattâ her saatte kudret mu’cizelerinden yeni yeni birer kâinat göstermekte, yeryüzü avlusuna başka başka mahsulât verdirmektedir Zerrelere hareket vermek sûretiyle sonsuz rahmet hazinelerinin hediyelerini ve sonsuz kudret mu’cizelerinin nümûnelerini göstermektedir3
Kâinattaki baş döndürücü değişikliklerin maksat ve gayesinin, “Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” suallerinin cevaplarında gizli bulunduğunu beyan eden Bedîüzzaman, bu soruların hakikatini keşf eden ve beşeriyetin bütün ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde cevaplandıran elçiler göndermenin Cenâb-ı Allah’ın şânından olduğunu4 kaydeder
Bediüzzaman Saîd Nursî’ye göre Kur’ân kâinattan, güneşin, ayın, yıldızların ve her şeyin her an değişen, her yeni ve taze şekliyle emir dinleyen ve itaat eden birer nefer hükmünde olduğunu zihinlere nakşetmek için bahsetmektedir Her şey Cenâb-ı Hakkın emrine boyun eğmiştir Gece ve gündüz, beyaz ve siyah iki hat gibi veya iki şerit gibi bir biri arkası sıra dönerek Allah’ın emrine itaat etmektedir5 Cenâb-ı Hak isimlerinin tecellîlerini tazelendirmek için her bir ruhu bir model yaparak her sene cesedini değiştirmekte ve taze birer ceset giydirmekte, her bir kitabın nüshasını ayrı ayrı binlerce defa çoğaltmaktadır6
(Risâle-i Nur’da Esma-i Hüsna)