Allah'a yakin elde etmek isteyen kişinin adım atacağı ilk basamak, "tefekkür"dür!.
Tefekkürsüz şeklî tapınmaya verilen isim ise namazdır!.
İman ve gereği fiillerle cennete, düşünsel arınmayla “Allah”a erersin; takdirindeki kadarıyla… Tefekkürsüz, sorgulamasız “Allah”a ermiş tek bir ferd yoktur, buna Allah Rasulü de dahil!.
Fâtiha’sız namaz olmaz, çünkü yönelişin anahtarı odur!.. Onun anlamının tefekkürüyle başlar “Allah”a yöneliş!… Anlamını tefekkür etmeden ister Arapça oku, ister Türkçe, yalnızca papağan gibi tekrarlamış olursun; “bal”, “bal” deyip, midesi “bal”dan mahrum, bedeni onun lezzet ve enerjisini tadmamış anlayışı sınırlı gibi!.. Sana “bal”ı öğretmişler ki, alıp yiyerek değerlendiresin, diye!.
Taklitçilikle yaşam asla oluşmaz... Taklidi terketmenin yolu da, kabullenmeyi terkten geçer!... Sürekli tefekkürle yaşamakla başlar...
İnsan ezbercilikten ve taklitçilikten çıkmadan düşünerek yaşayamaz...
Attığın her adımda, o yaptığını niye yapmakta olduğunu düşünmek ve sonuçlarının sana neler getirebileceğini de hesaba katmak zorundasın... Ki, sürekli düşünme melekesi gelişsin...
Öyle ise Ezberci ve taklitçi yaşamdan, her an düşünerek yaşam katmanına sıçrama yapmak zorundayız...
Düşünen beyin insana verilen en büyük belâdır!...
“En büyük belâ Nebi ve Rasûllere, sonra sırasıyla mertebesine göre velilere ve müminlere verilir “
yolundaki hadisi bir de bu bakışla değerlendirin bakalım... Acaba belâ, hastalık-kaza-işsizlik gibi şeyleri mi anlatıyor, ki bunlarla insan tekâmül etsin; yoksa DÜŞÜNMEYE başlayan beyni mi?...
"Tanrı" kavramından kurtulmak irfan ile olur, basiret ile olur bunu da tefekkür ve muhakeme ve ilim getirir...