“Allah” ismiyle işaret edilen, kısmen anlatmaya çalıştığım varlığı akşam yatağınıza yattığınızda kendi tefekkürünüzle bir düşünün, bakın...
O varlığın yanında O’nun bir anlık bir düşüncesinin mahsulü olan bütün bu evren!.
Bu Evrenin oluştuğu AN’ın evvelinde ve sonrasında acaba daha ne An’lar ve ne yaratılmış âlemler var!.
Ondan sonra kalkıyoruz, mahalle kahvesinde lakırtı yapan- laklaka yapan insanların birbirine hitap etmesi gibi ağzımıza o kelimeyi alıp “ALLAH!” falan diyoruz....
“Allah şöyle... Allah böyle... Allah şunu yapmış..”.. !!!!!!!
Neden bahsettiğimizin, kimden bahsettiğimizin, nasıl bir boyutta nasıl bir varlıktan bahsettiğimizin acaba farkında mıyız?
Biz küçükken, küçüklüğümüzde çemberler vardı... Çatalın arasına konmuş bir tekerlek.. Bir sopası vardı.. O çemberi yürütürdük Bazen de önümüze alırdık elimizle onun simidini döndürürdük “araba kullanıyoruz” diye kendimizi tatmin ederdik... Gerçekten büyük olup araba kullananlar da bize bakardı; “Güzel... Çocuk eğleniyor!” derdi....
“Allah” isminin mânâsını farketmiş ve gereğini hissedip yaşayan Evliyaullah indinde biz, o çemberi döndüren çocuklar gibiyiz, Allah’tan bahsederken; Onun yarattığı Âlemlerden, O'nun halkettiği sayısız varlıklardan sözederken!.
Çünkü ne konuştuğumuzun farkında değiliz!.
Hayatımız, çevreden-anadan-babadan-okuldan-televizyondan-gazeteden vesâireden ezberlediklerimizi ertesi gün bir diğerimize tekrar etmekle geçiyor.
Düşünmeden, ne konuştuğumuzun anlamını hissetmeden ve farketmeden kelimeleri tekrarla geçiyor. Çünkü öyle bir dünyada yaşıyoruz öyle bir ortamda yaşıyoruz ki daha 5-6 yaşında çocukları okula yollayıp beyinlerini katletmeye başlıyoruz, ezberci eğitim sistemiyle!
Eğitim sistemimiz, ezberciliğe dayanmış... “bunları ezberle, tekrar et, pekiyi al sınıfını geç!” sistemi, üniversite sona kadar devam ediyor ve hattâ üniversitelerde tâa yukarılara kadar gidiyor..
Hiçkimse neyi niçin diye sorgulamadan yetişiyor.. Zaten sorgulama hakkı da yok!.
Eğer sorgulamaya kalkarsa saf dışı ediliyor!
Eti kıyma yapan kıyma makineleri gibi bir eğitim sistemi... 5 yaşında 6 yaşında çocukların beyinlerin o kıyma makinesine giriyor, 20 yaşına kıyma olmuş gibi prototip çıkıyor bir taraftan..
Ezberlenen kelimeleri takip etmeler... Merak ediyorsanız, açın televizyonları konuşmaları dinleyin... açın radyoları konuşmaları dinleyin..
Prototip, birbirinin tekrarı!
Biri bir lâf söylüyor hoşuna gidiyor, özeniyor o da onu söylüyor.. Televizyonda konuşan adam; “ çok güzel bir lâf ettiniz diyor..
Lâf, kahvede edilir!
Düşündüğünü bilmeyen insanların konuştuğuna “lâf” denir!.
O lâfların toplamı da, “lakırtı”dır!.
Düşünen insanın yetişmediği bir toplumda kim nasıl olacak da tüm ebedi hayatını konu alan DİN kelimesi kapsamındaki bir tefekkür sistemini sorgulayacak kavrayacak ve onu hissedip yaşamaya çalışacak!.
Bir televizyon bir radyo almaya kalkıyorsunuz bir araba almaya kalkıyorsunuz, çevrenizdeki ne kadar insana danışıyorsunuz; hangisi hangisinden daha iyi, neden daha iyi?...
Ama Din gibi tüm ebedi hayatınızı esas alan, tüm ebedi hayatınıza yön verecek olan bir ana konuda, gelmişiniz 40 yaşına 50 yaşına, hâlâ ben şundan duydum ki böyleymiş!! “Ben câmide gittiğimde Cumada duydum ki hocaefendiden böyleymiş. Filanca şeyhe götürmüşlerdi beni ondan dinledim ki böyleymiş!”!!!!! gibi yaklaşımlarla kendi ebedi hayatınıza yön vermeye kalkıyorsunuz.!
Mideniz ağrıyor, en yüksek en kültürlü en bilgili en yeniliği araştıran profesförlerin olduğu hastanelere akıyorsunuz, Amerikalara İngilterelere gidiyorsunuz; ama ebedi hayatınızı konu alan saha da “Duydum ki böyleymiş!” deyip ona göre yaşamağa kalkıyorsunuz..
Hiçbir insan bir diğerine en büyük kötülüğü yapamaz, kişinin kendine yaptığı kötülük kadar!
İnsanın kendine yaptığı en büyük kötülüğü hiçbir dış güç yapamaz!
Nedir o kendimize yaptığımız en büyük kötülük?
KENDİMİZİ ALDATMAK!
GERÇEKÇİ OLAMAMA!
“Ya nasıl olsa kurtarır!!!..
Allah merhametlidir, Rahimdir, affeder!! “
................
Bu gibi cümlelerde kullandığımız ALLAH kelimesi, kafamızda yarattığımız “Tanrı” ya verdiğimiz isim!
Herbirimiz, aldığımız şartlanmalara göre, “şartlanmalara göre” diyorum; çünkü gerçek tefekkür yani fikir yürütme SORGULAMA ile başlayan fikir yürütmedir!
Hiçbirimiz DİN konusunu sorgulayarak kabullenmiyoruz!.