Akabe Forum Radyo
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


İslami makaleler
 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yapRadyo DinleMp3 Dinle Kur'an Dinledini bilgi yarismasi

 

 Mısır Tarihi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Ask-i Hüda

Ask-i Hüda


Mesaj Sayısı : 510
Points : 1334
Kayıt tarihi : 18/09/09
Nerden : İstanbul

Mısır Tarihi Empty
MesajKonu: Mısır Tarihi   Mısır Tarihi EmptySalı 12 Ocak 2010 - 16:54

Mısır Tarihi
Mısır'ın tarihi demek Nil nehrinin tarihi demektir. Nil nehrinin tarihi, coğrafyası ile yakın bir ilişki içerisindedir. Nil nehri Mısır'ı üst Mısır (güney) ve alt Mısır (kuzey) olmak üzere ikiye ayırır. M.Ö. 3000 yıllarına kadar Mısır, alt ve üst Mısır'ın ayrı ayrı yönetildiği krallıklar halindeydi. M.Ö. 3000'de üst Mısır'ın kralı Menes (Narmer) alt Mısır'ı da ele geçirerek ilk Mısır hanedanını kurdu (bunu nereden mi biliyoruz? Kahire'de Mısır arkeoloji müzesini gezerken giriş katında Narmer plate adı verilen bir taş var. Bu taşın üzerinde Narmer denen kralın kuzey ve güneyi birleştirdiği resimlenmiş, ve bu taş da bulunmuş en eski yazıt. Narmer'a aynı zamanda Akrep Kral da deniyor, ben Mısırlı rehberimizi geçtiğimiz sene oynayan filmdeki Akrep Kral'la alakası var mı diye sıkıştırdım, adam güldü geçti). M.Ö. 2650'ye kadar uzanan bu döneme erken hanedanlık dönemi deniyor. Firavunlar hakkında pek birşey bilmiyoruz, ama bugüne kadar uzanan pekçok şehir bu ilk iki hanedanlık zamanında kurulmuş.
M.Ö. 2650 yılında piramitler dönemi de diyebileceğimiz Eski Krallık dönemi başlıyor ve 3.-6. hanedanlık dönemleri M.Ö. 2150 yılına kadar sürüyor. Gize piramitleri de bu dönemde yaşayan üç firavunun eseri. Eski Krallık kaos içerisinde sona eriyor ve 7.-11. hanedanlıkları kapsayan yüz yıllık bir kargaşa hüküm sürüyor. Sonunda Mentohotep ülkeyi biraraya getirmeyi başarıyor ve M.Ö. 1750 yılına kadar süren Orta Krallık dönemi başlıyor. Bu dönem sanata ve özellikle mücevher yapımına önem verilen bir zaman dilimi olarak göze çarpıyor.
Orta krallık döneminin sonunda M.Ö. 1540 yılına kadar süren bir kargaşa dönemi daha yaşanıyor. 18.-20. hanedanları kapsayan Yeni Krallık döneminde ise firavunlar mezarlarını ortalık yerde yapmak yerine çalınmasınlar diye gizli vadilerde saklamaya başlıyorlar. Ama sonunda rahipler kendilerine politik güç sağlamak amacı ile mezarları soymaya başlayınca ülkede düzen kalmıyor ve bir kez daha kargaşa yaşanmaya başlıyor. M.Ö. 1070-715 yılları arasındaki bu döneme Mezopotamyalılar son veriyorlar ve M.Ö. 332'de Büyük İskender'in gelişine kadar süren Son Krallık dönemi başlıyor. Büyük İskender Mısır'da sadece bir sene kalmasına rağmen onun ve ordusunun etkisi M.Ö. 30 yılında Roma kralı Augustus Mısır'ı ele geçirene kadar sürüyor.
Roma ve Bizans etkisi Mısır'ın M.S. 642'de İslamiyet'e geçişine kadar sürüyor. Sonrasını sanırım küçük yaştan beri öğrettiler bize, 1517'de Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı alması ile Osmanlılar'a geçen Mısır daha sonra önce Fransız sonra da İngilizler'in egemenliği altında kaldıktan sonra II. Dünya Savaşı'nın ardından bağımsızlığına kavuşuyor.
Özetlemek gerekirse, Mısır'ı gezen turistler açısından dört önemli grup var:
Eski Krallık: Piramitleri yapmışlar
Yeni Krallık: Karnak, Krallar Vadisi, Abu Simbel onların eseri
Büyük İskender'in Kralları: Edfu, İskenderiye feneri ve kütüphanesi onların eseri.
İslam: Eski camiler, al-Azhar üniversitesi ve Kahire kalesi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://askihuda.over-blog.com
Ask-i Hüda

Ask-i Hüda


Mesaj Sayısı : 510
Points : 1334
Kayıt tarihi : 18/09/09
Nerden : İstanbul

Mısır Tarihi Empty
MesajKonu: Geri: Mısır Tarihi   Mısır Tarihi EmptySalı 12 Ocak 2010 - 16:59

İnsanoğlu zamanı hep ileri doğru yaşamasına karşın düşünce ve inanç köklerini hep geriden yaşar. İlerlemeler,buluşlar, bilim ve teknik asla geriden alınan mitlerin değişmesinde etkili olamamışlardır.
Çağdaş Mitlerin beklide en önemlisi Mısır ve İbrani tarihi üzerine yazılmış olan onlarca yazı ve soy oluşturma endişeleri ile yazılmış olan bir tarihtir.Yaklaşık olarak 200 yılı aşkın süredir bilim adamlarının üzerinde bir çok araştırma yaptığı bu konu kutsal sayılan metinlerin tarihsel gerçekliğidir.Bununla ilgili olarak Batıda Biblicial Achhaeology adı verilen bölümler kurulmuş , dinsel içeriklere bilimsel yaklaşım getirerek tarihi ve batı tipi Judaist kültür anlayışının temellerini sağlamlaştırmayı amaçlayan bir dizi çalışmalar yapılmıştır.

Mısır Tarihi 500
Dünyanın en popüler mitlerinden bir tanesine, adı verilmeyen firavun döneminde Mısır toprakları üzerinde yaşayan İbranilerin süreç içerisindeki sayılarının artmasıyla, en büyük etnik halk konumuna gelmeleri , eski statülerini kaybederek Mısır yapı faaliyetleri içerisinde köle olarak çalıştırılmaları , artan nüfusları karşısında mısırın olası bir savaş halinde tehlike olacağını düşünen Firavunların bu nüfus artışını önlemek üzere erkek çocukları öldürmeyle başlayan olaylar zincirinde nil nehrine bırakılan bir erkek çocuğun firavunun kızı tarafından bulunmasıyla başlayan bir öykü üzerine kurulu ve tarih sahnesinde günümüze kadar gelen bir yapının oluşumuna sebebiyet vermiştir.
Suda bulunan çocuğa Musa (Musu-isius) suyla gelen, ismi koyulacak mısır aristokrasisi içinde büyüyerek eğitim alacak , sarayın en önemli mevkisine gelmişken bir gün bir mısırlının köle bir ibraniye eziyet ettiğini görecek ve olaya müdahil olarak, sarayın saygın bir konumundayken birden bire kanun kaçağı durumuna düşecektir.

Tüm semavi dinlerin çıkış temasının oturtulduğu söylem tarih sahnesine böyle yansıyacaktır. Daha sonrasında Tanrının göndereceği kutsal kitaplarda bu halkın öncesi ve sonrası detaylı olarak anlatılmaktadır.Konuyu bir çok yönden inceleyebileceğimiz gibi antropoloji cephesine girmeden somut verilere dayanarak incelememiz tarihsel maddecilik anlayışı için daha verimli olacaktır.Antropoloji cephesinde bu jenerik uzmanlar tarafında tamamen gülümseme ile karşılanmaktadır.
Büyük oranda Mit izleri taşıyan hikayeyle ilgili olarak tarihçilerin bir çok haklı kuşkuları vardır.Her şeyden önce Mısırdan çıkış için yerleşik bir halkın varlığı olması gerekirki bugüne kadar herhangi bir somut kanıt bulunamamıştır.Mısır kayıtlarında Musa adında hiçbir kayıt bulunmaz.kayıt tutmaya meraklı bir toplum için bu oldukça gariptir.Diğer yandan Musa’nın kişiliği mitolojik görüntülere sahiptir.Üstelik onu nehirde Firavunun kızı bulmuş ve İbrani kökünden gelen bir isim vermiştir.
Mısır konusunda tartışmasız otoritelerden Gerald Messadie , ” Musa : Mısır Prensi ” isimli çalışmasında bir çok noktaya itiraz eder ;
- Bir Mısır prensesinin nedimeleriyle birlikte yıkanmaya gitmez, hijyen konusunda çok titiz olan Mısırlılarda halk bile banyosunu filtre edilmiş suyla hamamlarda yapar, kaldı ki bir prensesin filtre edilmemiş suya girmesi mümkün değildir.
- Prensesin suda sepet içinde bulduğu bir çocuğa sudan çıkarmak anlamına gelen İbrani kökünden gelen bir isim vermesi mantıklı değildir.
- Hikayenin sonlarında Musa’nın firavunla yüz yüze yaptığı görüşme ve tehditler inandırıcılıktan oldukça uzaktır.Kutsal kişilikler kabul edilen Firavunların yanına, vezirler, hatta aileleri bile izin alarak kabul edilirler.Bir kanun kaçağının firavun karşısına çıkması heleki Firavunu tehdit etmesi mümkün değildir.
- Mısırdan çıkan kalabalık grubun yolunun neden Kızıldenize düştüğü noktası soru işaretidir. Son zamanlarda Yahudi Ejiptologlar bunun bir çeviri hatası aslının sazlıklar denizi olduğunu kabul etmişlerdir.Dolayısıyla denizi yarma hikayesi son bulmuştur.
Tüm bu karışıklıklar çerçevesinde Mısırda bir Yahudi varlığının olup olmadığı konusu gündeme gelir. İbranilerin Mısırda “yerleşik” varlıklarıyla ilgili olarak eski çağ tarihçilerinin elinde sağlam kabul edilebilecek fazla bilgi bulunmaz.Elimizdeki tüm bilgi Yahudi tarihçi Josephus’a dayanınır ki, bunların objektif ve edinilen arkeolojik bilgiler için uyumlu olduğu söylenemez.Bu konudaki asıl sorun tarihçi Mısırlı tarihçi Manethon’ a ait yazmaların orjinallerinin olmamasından kaynaklıdır.Manethon ve Babilli tarihçi Berossus’un yazmış oldukları , yine Josephus, Africanus ve Eusebius ‘un anlatıları kısmen izlenebilir.Bu tarihçilerin anlatıları birbiriyle uyuşmaz.Torino papirüsü , Palermo taşı gerekse diğer arkeolojik bulgular ile belirgin boşluklar yaşanır.Bu nedenle Eski Ahit’teki bilgiler tam olarak doğrulanamaz.
Mısır hanedanları yada tek tek firavunla ilişkin elde edilmiş belge ve metinler bir araya bırakılırsa , Mısır’ın başlangıcına dek dayandırılan ayrıntılı kronolojinin en ünlü ve kapsamlısı Manethon’un Mısır Tarihi adlı yapıtıdır.İ.Ö 4 yy sonlarında yaşayan Manethon Mısır tarihiyle Grek kültürü arasında köprü oluşturmaya çalışan , Heliopolis Ra tapınağında yüksek rahiplerden biridir.Grek kültürünü iyi bilmesinin yanında Mısır doğumlu olmasının avantajını kullanarak ülkesinin kökleriyle ilgili detaylı çalışma yapmıştır.Bu yapıta yoğunlaşmasının sebebi İ.Ö 6 yy’da Halikarnaslı Heredot’un Tarih adlı eserinde Mısırla ilgili olan anlatıların tamamen gerçek dışı olmasından kaynaklıdır.Fakat gerek manethon gerekse Babilli Tarihçi Berossus çalışmalarının orjinalleri kayıptır.Jusephus çalışmalarında gerek Manethon gerekse Babilli tarihçiye ateş püskürmüştür.Mısır Tarihi adlı eser sonraki yüzyıllarda Yahudi ve Mısırlı tarihçiler arasında yoğun tartışmalara neden olmuştur.Manethonun orijinal kitabı kaybolmuş daha sonraki kopyalarına eklenen bir dizi bölümler gerek Yahudi fundamentalizminin Romaya baş kaldırı gerekse Mısırda Yahudi varlığını doğrulamak için kullanılmıştır.Kutsal metinler daha evrenin başlangıcından itibaren tüm bulgulara ters düşmektedir.Asıl ve büyük tartışma ise Yahudilerin Mısırdaki varlığı ve Exodus üzerinde yoğunlaşmıştır.
Birinci yy’da manethon yazmalarının orjinalleri değil büyük oranda tahrif edilmiş kopyaları ulaşmıştır.Michagan Üniversitesinden Gerald Verbrugghe ve John Wickersham’a göre orjinaller İ.Ö 3 yy önce kaybolmuş kamplaşan taraflar tarafından değiştirilmiştir.Bir yandan Yahudi karşıtları diğer yandan Yahudi din adamları kendi polemikleri için ünlü tarihçinin metinlerini tahrif etmişlerdir.
Josephus , manethon’un önce Mısırda Yahudi varlığını tanıyarak, onların Hiksos hanedanları sırasında ülkeye gelenler olarak değerlendirdiğini, ancak sonraki metinlerde bunun yadsındığı söyleyerek ünlü tarihçiyi yerden yere vurur.Yahudi karşıtlarıncaysa ,Manethon Exodus’u doğrulayacak hiçbir şey söylememiş tersine Mısırdan salgın hastalık ve hijyen sebeplerlerinden dolayı kovulan ve bunların çobanlarla birlikte Filistine yerleşerek Krallık kurduklarını ileri sürmüştür.Gerek Yahudiler gerekse anti-semitler arasındaki bu kavgaların temelinde yatan Helenistik uygarlığa karşı verilen koruma güdüsünden kaynaklıdır.İskenderin fetihleriyle başlayan süreçte bölge kültürünün yunan uygarlığından daha eski olduğunu kanıtlama çabalarıdır.Filistin’deki Yahudilere göre Manethon kendi uygarlıklarını çok eski gibi gösterme çabalarına girerken Yahudi varlığını yadsımışlardır.
Gerek Verbrunge gerekse Wickersham , Manethon’a atfedilen metinlere eşit uzaklıkta durulması gerektiğini vurgular.Sonuçta Manethon kayıtları ister orijinal olsun ister olmasın , Exodus kayıtları ile Yahudi din adamlarının söylemleri ile somut veriler oldukça uyumsuzdur.
II Ramsesten kalma Torino papirüsündede, Sakkara ve Abidos’taki önemli olayları ve Kral listelerini içeren belgelerdede Yahudi varlığından hiçbir iz bulunmaz.Akhenaten’den kalma ünlü Amara Mektupları , Yusuf zamanında yerleşerek 400 yıl ülkede kalan yabancı varlığı bulunmaz.Bu durumda Yusufla sığınan , Musa ile çıkan bir topluluğu Mısır kronolojisinde belirli bir döneme koymak zordur.
11 Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır’a yerleştirdi; firavunun buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi. (Tekvin 47)
Bu ismi taşıyan Firavun soyuna baktığımız zaman ; Yeni Krallık 18 .Hanedan ayette belirtilen şehir Pi-Ramses adıyla 1.Seti ve oğlu Büyük Ramses zamanında kurulmuş ve yusufla eş zamanlı kronolojide içinden çıkılmaz bir hal alır.Bu olasılık incelenmeye bile değer değildir. Böyle bir olayın olması Exodus’u 10.yy denk düşürür.Mısırdan çıkışın 480. yılında inşa edilen Süleymanın Mabedi 6.yy kadar sarkar.Oysa bu tarihin güneydeki Babil Hükümdarı Nabukadnezar tarafından işgal edilmesiyle başlayan Babil Sürgününe denk geldiği bilinir.
10 Goşen bölgesine yerleşirsin; çocukların, torunların, davarların, sığırların ve sahip olduğun her şeyle birlikte yakınımda olursun. (Tekvin 45)
Tekvinin sonlarında bulunan Yakubun yaşadığı yer Goşeni referans alırsak ; yeni bir coğrafi bölge olarak karşımıza çıkar somut olarak doğrulanamamakla beraber , yaygın kanıya göre Goşen denilen bölge deltanın en doğu ucundan sina’nın kuzeyine dogru uzanan alandır.Yani Mısır taşrasıdır.
Üzerinden yüzyıllar sonra kitabı kaleme alanlar Pi-Ramses şehrinin çok eski olduğunu sanmak gibi bir yanılgıya düşmüşlerdi. Ejiptologlar tüm bu tutarsızlıklara rağmen yinede kendi içerisinde bir tutarlılık aramışlardır.Bu kezde Eski ahitin başlarındaki esir kavmin yaşadığı ve çalıştırıldığı referansları izlemişlerdir.
11 Böylece Mısırlılar İsrailliler’in başına onları ağır işlere koşacak angaryacılar atadılar. İsrailliler firavun için Pitom ve Ramses adında ambarlı kentler yaptılar. ( Çıkış 1)
Aynı kent adı kafa karıştırıcı biçimde tekrar karşımıza çıkar, eğer bu şehir Pi_ramses ise yapılış tarihi bellidir.Bu bilgi de, tarihçiler arasında İbranilerin Mısırdan çıkışının Yeni Krallık döneminin güçlü hükümdarları dönemine rastlamış olabileceği ihtimali gibi kronolojik açıdan daha makul bir tez olarak karşımıza çıkar.Bu süre içerisinde Seti,Ramses,Tutmotis, Kraliçe Hatşeptu ‘nun adları Exodus’un muhtemel firavunları olarak dolanır.Hatta sonradan Güneş Kral IV Amenofis (AKHENATEN) moneteist düşünceyi Musadan almış olabileceği tezler içerisinde incelenir.
Ne varki yeni krallık döneminin anılan devrelerinde Mısır’da kitlesel halde bulunan bir İbrani varlığından ve bu ülkeden ayrılan hiçbir belge bulunmaz.Eldeki tek veri o dönemde Mısır’ın değişik bölgelerinde fethedilen bölgelerinden işci olarak getirildiğini gösteren kimi kayıtlar ve Akhenaten dönemine ait Amara Mektuplarında geçen “Habiru” ya da Apiru nitelendirmesinin İbrani sözcüğüyle dolaylı benzeşim köstermesidir.
Habiru kelimesi İbraniler ile ilişkilendirekim yada ilişkilendirmeyelim , bu topluluğun akınlarının karakteri Tell-ElAmara Mektuplarında detaylı olarak anlatılır.Yerleşik topluluklara baskı yapan ve oradan oraya gezici göçebe halktır. Fakat Mısırda çıkışa konu olan yerleşik yaşayan halka cevap değildir.Habiru’lardan şikayet eden Orta Doğu’da bir çok krallığa ait şikayet mektuplarıda vardır.Akhenaten zamanında , İ.Ö 14 yy sonlarında İbraniler çoktan Kenan diyarına yerleşmişlerdir.

İbrani mitinde Mısır’da yerleşik altı yüzbin İsrailli vardır.Dönemim Mısır nüfusu düşünülürse bu nufusun yüzde onu demektirki, hiçbir kayıt bulunmayan yüzde on inandırıcılıktan oldukça uzaktır.Buna karşılık deltanın doğusunda hayvanları otlatmaya gelen göçebe çoban kabilelerin varlığı bilinmektedir.Ne var ki bunlara Eski ahitte Yusuf’un babasına belirttiği gibi Mısırlılarca hor görülen ve yerleşimlerine izin verilmeyen grup olduğu bellidir.
34 ‘Atalarımız gibi biz de çocukluktan beri hayvancılık yapıyoruz’ dersiniz. Öyle deyin ki, sizi Goşen bölgesine yerleştirsin. Çünkü Mısırlılar çobanlardan iğrenir.” (Tekvin 46)
Bu sözler bizzat Yusuf’un ağzından çıkmadır.Yani Mısır halkının yerleşim birimine yabancı varlıkların sokulması mümkün değildir.Mısır ‘a yerleşip zaman içerisinde çoğalan bir etnik grup varlığını tarihsel ve arkeolojik olarak doğrulamak mümkün değildir.
On dokuzuncu yüzyıldan itibaren Mısırda elde edilen bilgileri kitaba uydurma çabası içerisine giren Yahudi ejiptologlar ve araştırmacılar farklı şeceneklere yoğunlaştılar.Eski ve orta krallık Yahudi yerleşimine uygun olmayınca eğilim İkinci ara dönem üzerinde yoğunlaştı.Bu kezde Hiksos işgali , sığınmanın tarihsel açıklayıcısı olarak karşımıza çıktı.
Senaryo kabaca şöyledir ; Bilinmeyen bir sebepten dolayı Mısır güçsüz düşüp direnme dahi göstermeden Hiksos işgaline uğraması sonrasında ,Avaris kendini merkez alarak tüm aşağı Mısır’a egemen olan Asyalı Krallık kurulur.Böylesi bir durumda Asyalı yöneticiler Mısır etnik yapısını göçebeleri getirerek dengelemek istemişlerdir.Birinci Hiksos Firavunu İbrani kabilelerinin Mısır’a yerleşmesine izin vermiştir.Yüz yıla yakın bir süre sonra Thebes prensleri Hiksosları ülken kovup bütünlüğü tekrar sağladığında İbranilere düşmanca yaklaşır ve bu halk topluca ülkeyi terk ederek atalarının topraklarına doğru yola çıkar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://askihuda.over-blog.com
Ask-i Hüda

Ask-i Hüda


Mesaj Sayısı : 510
Points : 1334
Kayıt tarihi : 18/09/09
Nerden : İstanbul

Mısır Tarihi Empty
MesajKonu: Geri: Mısır Tarihi   Mısır Tarihi EmptySalı 12 Ocak 2010 - 17:00

Mısır Tarihi 601
Akla yakın gibi görünen bu teoriyi destekleyecek her hangi bir kanıt bugüne dek bulunmamıştır.Bu belirsizlikten istifade etmek isteyen inançlı kesim Ejiptologları, Mısırda Yahudi varlığını ispatlama girişimleri bir nevi soru işaretinide bereberinde getirdi.
- Hiksoslar kimdir , nereden nasıl gelmişlerdir.
- Mısır gibi bir ülkeyi nasıl işgal etmişlerdir.

Konunun aslına bakılırsa bugün bile bu olayın işgalmi yoksa isyanmı olduğu bilim adamlarınca tartışmalı bir konudur.
Mısır tarihinde 2. Ara dönem olarak adlandırılan kargaşa İ.Ö 17 yy ortalarında başlar.Merkezi yönetim sarsılmış , aynı anda iki farklı hanedan yönetim kavgalarına girmiştir.13. Hanedanın sonlarında yaşanan bu durum Memphis’ten ayrı deltada birde 14. Hanedanı ortaya çıkarır.
Yaşanan bu çalkantıda Sina’dan batıya geçmeye daha önce korkan yağmacı kabileler , dirençle karşılaşmadan Memphis’e girerek aşağı Mısır’ı işgal cüretinde bulunuyorlar.İşgal bir yağmaylada son bulmayıp, 14. Hanedan Meshi’nin inşa ettirdiği kente girilerek Hiksoslarca Avaris adıyla başkent ilan ediliyor.Hemen ardından 15. Hanedan olarak Hiksos kralının Mısır’ın egemeni olarak görürüz ve bu dönem 100 yıl devam eder.
Öncelikle Hiksos kelimesinin anlamı üzerinde uzun tartışmalar olmuştur.İlk başta ma nethonun metinlerinden yola çıkılarak “çoban krallar” anlamına geldiği kabul edildi.Ancak yirminci yüzyılda yabancı krallar karşılığı kabul edildi.Bu fark çok önemlidir,çoban krallar deyişi doğrudan Sami kabilelerde ilişkilendirilirken Yabancı krallar geniş ve belirsiz bir kav ramdır.
Manethonun tarifi tamamen doğru olmasa gerekir, kelimenin ek kısmı shasu=göçebe çoban olmayıp yine mısır dilinde khasut = yabancı ülke olduğu kuvvetli bir ihtimaldir.Hatta bu kelime XII sülale zamanında yabancıların reisi anlamında Beni_Hasan da gösterilen yabancı reislerin getirdikleri hediyeleri tasvir için kullanışmıştır.

Yabancı krallar mısırda fazla yabancılık çekmeden yerleşik hayata geçtiklerine ilişkin bilgiler Hiksos sorununu iyice karıştırır.O denli ileri giderki 15.hanedan kralları kendilerinin mısırlı olduğunu bile öne sürer.Dahası mısırı dış işgallere karşı , garnizon kurup korudukları bilinen bir bilgidir. Bu noktada güçlü organizasyonla kurulmuş Avaris in yine mısırlılarca yıkılmıştır.
Hiksos işgaline denk gelen İ.Ö. 1640 ve sonrası dönemde mısır için ne babil nede Asur tehdit oluştura bildi.Çünkü iki güçlü devlette zor günler geçiriyordu.Mezapotamyanın bu iki güçlü devleti Hitit saldırılarına maruz kaldılar.Peki Hiksosları korkutan güç Hitit olabilirmiydi.Buda çok küçük bir ihtimaldir, kaldıki Hititler Asur ve Babil işgallerinden sonra yine topraklarına çekilmişlerdir.
İ.Ö.1600 dolaylarında, kuzey Suriyeye inmeside çok sonra olmuştur.Bu durumda geriye iki aday kalır bunlardan biri güney anadoluyu kontrol altına alan Hint_avrupa kökenli başka bir halk, Hurriler; yada Levant, Filistin ve kuzeyinde yaşayan sami kabileleri.Bu işin içinden çıkılmaz bir bilmecedir.Hiksoslarla ilişkin görüş ve değerlendirmeler,

1-Hiksoslar, Filistin ve lübnanda yaşayan ve proto-kenan olarak tanımlanan Sami
kabileleridir.
2-Hiksoslar asur ve babilde kendilerine yer bulamayan göçebe amorit kabilelerin oluşturduğu bir topluluktur.
3-Hiksoslar, ege adalarından Filistin bölgesine deniz akınlarıyla gelen ve sonrasında
güçsüz durumdaki mısır a doğru yürüyen minos kökenli savaşcı gruplardır.
4-Hiksoslar huri ailesi ait Hint-avrupalı göçmen kollardan biridir.ve yollarının üzerin deki her şeyi yağmalayarak mısıra gelmişlerdir.

Birbirinden oldukça farklı bu görüşler oldukça karmaşık olmasına karşın,tarih, tek secenekli düz ve net yanıtlarla açıklanamayacak denli girift ve çogu zaman anlaşılması güç ayrıntılar üzerine kuruludur.
Hiksos sözcüğünün İ.Ö. 17. yy da bütün yakındoğuda yaşanan karmaşa sırasında , söz konusu dört seçenekteki etnik grupların tümü için de kullanılabilecek genel bir ad oldugunu kabullenmek , en makul çözüm olarak karşımıza çıkar.Karışıklık içerisinde yakındoğunun her yerinde, panik içerisinde göçler,akınlar ve yağma hareketleri yaşanır.Bu sürecin kahramanları sami kabileleri,hint-avrupa göçmenleri,Egeli savaşçılar.Ama asıl sorun Hiksos hanedanının nasıl oluştuğudur.
Dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta Hiksos akınlarının yağma ve talan üzerine kurulmuş olmasıdır.Manethon bu toplulukları Tanrı korkusu olmayan saldırgan zorbalar olarak tanımlamaktadır.Tapınaklar yıkılmış ve yağmalanmış, kadınlara tecavüz edilmiştir. Konunun dahada çarpıcısı , izleyen dönemde kentlerin onarılması,askeri organizasyonların kurulması ve Avariste 15.Hanedanın kurulması ile belirtilen derin çelişki.Saldırganların taş üstünde taş bırakmadan sonra Judeo-Hristiyan tarih anlayışında birden kimlik değiştirip şehir imarlarına başlamaları ve kendilerini Mısırlı olarak tanımlamaları,kendilerinden birini haneden olarak tahta çıkarmaları bu düşünce çercevesinde mantık ile açıklamak çok zordur.O halde Ulaşabileceğimiz tek bir nokta vardır….

Mısırın bu kargaşa döneminde iki farklı evre yaşadığını söylemek mümkündür.Bunlardan birincisi güçsüz düşen merkezi yönetimin acizliğini fırsat bilen ve hiksos adı altında değerlendirilen kabilelerin daha kısa zaman dilimi içerisindeki yağmaları, ikincisi ise yağmacıların işlerini bitirdikten sonra mısırda yaşayan varoş halkın iktidar boşluğunu fırsat bilerek delta yönetimine el koymasıdır.Çoğu bilim adamı ve tarihçinin üzerinde anlaşmaya vardığı bu noktadır.Avaris kentinde kurulan yeni hanedanlığın Mısırlı unsurlar olduğudur. Deltanın doğusunda bulunan arkeolojik bulgular bunu tamamen desteklemektedir.
Bulunan arkeolojik bulgular arasında taklit niteliği taşıyan bolca ikinci sınıf mısırlı objeler bulunmuştur.Buluna kalıntılar içerisinde daha eskiden bölgede yaşamış olan asya kökenli paralı askerlere ait bulgularda mevcuttur.Bir başka deyişle yıllar boyunca mısırlı sayılmayan ve alttabaka insanlara insanlara askeri disiplin oluşturularak, paralı askerlerin öncülük ettiği söylenebilir.
Yağma ve talandan kaçan eski düzen soyluları Thebes’e çekilirken aşağı mısırın yeni sahipleri ” eskinin çobanlar ” oldu diyebiliriz.Yüzyıl süren bu yönetim 17.hanedanın Thebes prensleri tarafından yıkılacaktır.Ve yeni krallık dönemi başlayacaktır.

Eğer konunun başından beri aradığımız İbrani varlığına dönersek kanıtların içerisinde asla böyle bir halka ilişkin veri bulunmaz.Yeni krallık dönemindeki kutsal kitap ve mısır manzaraları incelenirse asla bir İbrani yerleşimi söz konusu değildir.Sorun İbrani diye bir halk tabakasının olmamsıdır aslında.Bazı inançlı ejiptologlar GENESİS i eğip bükerek 15.hanedan döneminde yerleşmiş olduklarını düşünsek bileki bu eski ahit kronolojisi ne asla uymaz, eski ahitte Yakup ve oğullarının ülkeye yerleşimini anlatan bölümler mısır resmi tarihiyle uzaktan yakından ilişkisi yoktur.Mısır kayıtlarının hiçbirinde EXODUS k ayıtlarını içeren bir belge bulunmaz.EXODUS ve GENESİS te ise Hiksos işgali ,Avaris kenti, Thebes kentindeki gelişmeler hakkında tek satır yazı bulunmaz.
GENESİS uslubunda daha çok orta krallık döneminin mısırını çağrıştıran izler yer alırken, EXODUS kitabında , firavun isimleri verilmez, coğrafi verilerde anlatılanlar bili nen kronolojiye asla uymaz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://askihuda.over-blog.com
Ask-i Hüda

Ask-i Hüda


Mesaj Sayısı : 510
Points : 1334
Kayıt tarihi : 18/09/09
Nerden : İstanbul

Mısır Tarihi Empty
MesajKonu: Geri: Mısır Tarihi   Mısır Tarihi EmptySalı 12 Ocak 2010 - 17:01

Mısır Tarihi Tarihi1
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://askihuda.over-blog.com
Ask-i Hüda

Ask-i Hüda


Mesaj Sayısı : 510
Points : 1334
Kayıt tarihi : 18/09/09
Nerden : İstanbul

Mısır Tarihi Empty
MesajKonu: Geri: Mısır Tarihi   Mısır Tarihi EmptySalı 12 Ocak 2010 - 17:02

Mısır Tarihi Egypt_flag_300
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://askihuda.over-blog.com
Ask-i Hüda

Ask-i Hüda


Mesaj Sayısı : 510
Points : 1334
Kayıt tarihi : 18/09/09
Nerden : İstanbul

Mısır Tarihi Empty
MesajKonu: Geri: Mısır Tarihi   Mısır Tarihi EmptySalı 12 Ocak 2010 - 17:03




Gize Sfenksi ve Horus'un Gözü








Mısır Tarihi Www.yeniresim.com_-_lke_-_Msr_Resimleri_-_Kefren_Pramidi_Ve_Sfenks

Gize Sfenksi ve Horus'un Gözü

"Beyaz, Büyük Doğu Gök'ünde yükseldiği zaman tanrıların ibadetini güzelliği ile umutlandıran Horus'un Gözü, sana övgüler."

Mısır'ın Ölüler Kitabı'ndan

"Mısır'ın Ölüler Kitabı ve Mısırda Ölüm Sonrası Fikri" gibi kitaplar, bu tip tradisyonları incelemeyi sevenler için mutlaka okunması gereken bir kitaptır. Kitapta sfenks hakkında da bilgi verilmektedir. Mısır’ın Ölüler Kitabında şöyle denir: "Horus, aynı zamanda ve özellikle Harmakhis, 'Ufuktaki Horus', ünlü Gize Sfenksi'dir. Defalarca kumlar altında kalmış ve insanların gayreti ile tekrar ortaya çıkarılmıştır. Doğuya yönelik yüzüyle, hareketsizliği içinde devasa ve sabahın ihtişamına katılmış, gerçekten 'Ufuktaki Horus' tur. Piramitlerin çevresindeki dokunulmamış, geniş ölüler şehrini kollayan Horus-Kheprenidir. Göksel eşi Güneş'in, bütün doğumların kızıl oluşu gibi kırmızı kumlar içinde kırmızı doğacağı noktadan gözlerini ayırmayan Horus-Harmakhis'tir. Bu Gize Sfenksi, yıpranmış yüzünden sonsuz tatlılıkla Horus'tur. O Horus ki beş bin yıldır milyonlarca güneşin doğuşunu, tarih öncesi yıkımların, felaketlerin, korkunç patlamaların silinişini görmüştür."

1. yy.da yaşamış Yunan yazarı ve filozofu Jamblik'in anlattıklarına dayanarak, eserlerini hazırlayan Lancelin, İsis sırlarına inisiye olma törenlerini detaylı bir şekilde şöyle tanımlıyor; "Gize'deki Sfenks adaylara ait tek giriş yeriydi. Günümüzde bu giriş kumlarla, döküntü ve enkazla kapanmış durumdadır. Bununla beraber çömelmiş dev heykelin ön ayakları arasında yerleşmiş bulunuyor. Ama belirtelim ki, şimdiye kadar yapılan kazılarda böyle bir giriş tespit edilemedi. Belki daha sonra bulunur. Çok önceleri bu giriş, gizli giriş düzenini ancak rahiplerin bildiği bronz bir kapı ile kapalı idi. Sfenks'in içinde ve altında, Büyük Piramit'in yeraltı bölümüne bağlanan dehlizler kazılıydı ve o şekilde birbirleriyle kesişmekteydiler ki, rehbersiz girildiğinde, bu çıkışa veya daha ilerde sözü edilecek sonuca götürülmüş olunurdu. Kıdem sırasına göre ilk iki, aday kişiyi 22 basamaklı bir spiral merdivenden indirip, sınavların başlayacağı dairevi bir salona götürüyorlardı. Bu, ruhun cesaret, irade, sabır ve idrak genişliği özelliklerinden geçirilen sınavların ne ile ilgili olduğu ve kapsamı da bir sırdır. Yalnız şunu ifade edelim ki, bin engeli geçen, çeşitli merdivenleri aşan adayı, on iki Osiris rahibinin ellerine teslim edilirdi. Onlar inisiye adayını da son noktada bulunan büyük rahibe takdim ederlerdi."

Jamblik'in açıklamaları burada bitmektedir fakat diğer ezoterik tradisyon bilgileri ve okültistler; efsaneyi, Büyük Piramit ve onun yeraltı dehlizleri arasında da devam ettirdiler. Buna göre, imtihanları başarı ile geçip inisiyasyona kabul edilenler Yükselen Geçit'e götüren çıkış yoluna, başaramayanlar ise Nil'e ulaşan çıkış yoluna götürülürdü.Büyük Sfenks'in sırlı kimliğini daha detaylı açıklayan Dr. Mardrus Toute Puissance de L'Adepte adlı kitabında Sfenks için şunları anlatmaktadır;

"Senin adın silinmez. Saklananların saklısı senin adındır.
Amenler'in Amon'u senin adın,Phre Harmakhis Khephra Toum senin adın.
Bütün olmuş olanlar, olmakta olanlar ve olacak olanlar senin adındır.
Khephra Toum, yenileştirmelerin efendisi, değiştirmelerin üstadı…
Ey Amenler'in Amon'u, Sırların Sırrı, Saklıların Saklısı, Işık Saçan ve karanlıkta bırakan...
Ey Phre Harmakhis ve Khephra ,yüzünü Osirisli oğluna çevir,soylarının oğlu onu doğruluyor…
Ey ebedi Şekil, işte ben. Ona gir, özünü emsin. Seninle birleşsin.
Ben Büyük Ruh'un Parçalarından bir parçayım, uluhiyetin parçalarından bir parçayım.
Bütün Yaradılıştan önce o vardı. Bütün mevcudattan önce o mevcuttu.
Hiçbir şey olmadığı zaman o vardı. Hiçbir şeyin adı yokken o vardı..."

Kaynak: www.astroset.com


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://askihuda.over-blog.com
 
Mısır Tarihi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Hırvatistan Tarihi
» PEYGAMBERLERİMİZİN TARİHİ HZ.NUH A.S
» PEYGAMBERLERİMİZİN TARİHİ H Z . İSA A.S.
» Kayseri Tarihi
» Bulgaristan Tarihi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Akabe Forum Radyo :: (¯`·.(¯`·.____ Tarih ____.·´¯).·´¯) :: Dünya Tarihi-
Buraya geçin: