Mahmut Toptaş Hoca İle... "Topluma Kur'an Can Verir"
Altınoluk Röportaj
1997 - Ekim, Sayı: 140, Sayfa: 012
Altınoluk: Kur'an nedir, fert ve cemiyet açısından neler ifade etmektedir.
M. Toptaş: Kur'an "Allah (c.c.) tarafından Cebrail aracılığı ile Hz. Muhammed (s.a.)'e indirilen nazmdır." diye ta'rif edilir. "Nazm"dır kelimesiyle Kur'an'ın lafız ve ma'nasıyla Kur'an olduğu anlatılmış ve hangi dile terceme edilirse edilsin ona Kur'an denilemeyeceği ifade edilmiş olur. Aynı zamanda bu ta'rifle Kur'an hattının yani yazılışının ilâhî olmadığı kağıt, hat ve cildden meydana gelene Mushaf dendiğini biliyoruz.
Bu tarif aynı zamanda Kur'an'ın ahkâmıyla değil de harflerinin rakamıyla uğraşan yedi rakamı, ondokuz rakamı, kırk rakamı gibi rakamlarla Kur'an'ın mu'cizeliğini isbata çalışan cifircilere, hurufilere bir engeldir. Çünkü Kur'an yazılı olarak inmemiştir. Sözlü olarak inmiştir. Ashabdan günümüze kadar değerli hattatlarımız yazmaya devam etmişlerdir.
Kur'an'ın bir ismi de "Nur"dur. Toplumun güneş ışığına olan ihtiyacından daha fazla Kur'an'ın aydınlığına ihtiyacı vardır.
Ayakkabı darsa yolun genişliğinin ayağa faydasının olmadığı gibi kişinin gönlü inkarla, herhangi bir izm'le karartılmışsa güneşin veya dolunayın aydınlığı ona hiç fayda vermez. Aydınlık onlar için öldüreceği milletleri gösteren, çalacağı soyacağı, yerleri aydınlatan bir âlet durumuna düşer.
Gönülleri güzel sözler aydınlatır. İnsanlar fikirlerini mum gibi yakarlar ama zaman rüzgârı o fikirleri söndürür. Zamanları ve mekânları yaratan Allah kelâmı Kur'an her zaman ve mekanın insanını yazı, kültürü ve almak isteği oranında aydınlatır. İçi aydın olana dıştaki karanlık fazla zarar vermez.
Kur'an'ın bir ismi "Ruh"dur. Nasıl ki, ruhumuz bedenimize can verirse Kur'an da bizim toplum hayatımıza can verir. Can bedenden gidince beden çürümeye başladığı gibi toplum bedeninde Kur'an olmayınca toplumsal çürüme başlamıştır.
Dünyada milyonlarca hırsız, katil, eroinman, terörist, soyguncu, yalancı, dolandırıcı, köşedönücünün çoğalması toplum vücudunun ruhsuz kalınca çürümesi demektir.
Altınoluk: Kur'an'ın bir müminin günlük hayatındaki yeri ne olmalıdır?
TOPTAŞ: En sevdiğimiz şeyler Allah'ın yarattıklarıdır. Annemiz, babamız, eşimiz, çocuklarımız, evimiz, arabamız, dostlarımız, çiçekler, böcekler... bunları severiz. Ama bunlar yaratılmışlardır. Kur'an ise Allah'ın kelâmıdır. Öyle ise herşeyin üstünde tutacağız. O bizim imanımız, irfanımız, izzetimiz, şerefimiz, dünyada arkadaşımız, kabirde yoldaşımız, gönlümüzün baharı, kederlerimizin cilâsı, yolumuzun kılavuzu, aklımızın, mantığımızın nur'u bütün müminlerin gururu olmalıdır.
Hava ve suya olan ihtiyacımızdan daha fazla muhtacız biz Kur'an'a. Çünkü hava bize bu dünyada yaşantımız boyunca faydalıdır. Kur'an'ımız sonsuz bir hayatın Cennetin havasını, suyunu her türlü nimetlerini sağlayacak olan kitapdır.
Altınoluk: Kur'an eksenli bir cemiyet hayatı mümkün müdür? Kur'an eksenli hayatın ayırıcı vasıfları nelerdir?
TOPTAŞ: Bu soru "tabiat kanunları içinde yaşamak mümkün müdür?" sorusu gibidir. Bu havayı soluyarak, bu sulardan içerek, bu güneşden ısınarak, bu mehtapda dolaşarak yaşamak mümkün müdür? sorusu ne kadar anlamsız ise bu soru da öyle anlamsızdır. Tabiî ki Altınoluk bu soruyu başkaları adına soruyor.
Bu bilgisayar çağında insanlarımız ne kadar tabiatla başbaşa kalabiliyorsa o kadar rahat ediyor. Tabiiliğe dönüş başladı. Bu hareketle beraber Kur'an'a dönüş de başladı.
Çünkü tabiatı yaratan Allah'ın kitabı insan ruhuna, bedenine ve toplum hayatına ve tabiat kanunlarına daha uyumludur.
İnsan akıl ve fikrinin yaktığı mumlar, kıvılcımlar bir zaman sonra sönüyor. Yarını yaratmayan insanın yarınlar hakkındaki görüşleri de yanlış veya eksik çıkıyor. İnsanlık deneme yanılma yoluyla bunu anladı ve tabiata dönerken inşaallah Kur'an'a da dönecektir. "Kitapsız da yaşanabiliyor. Bak Kur'an'a inanmadan yaşayan insanlar var" denebilir. Siz iffetsiz yaşayamazsınız ama iffetini yitirmiş kadın ve erkekler iffetsiz yaşıyorlar. Alçağa alçaklık kolay gelir.
İnsanın yaptığı plastik çiçekle Allah'ın yarattığı çiçek arasındaki fark ne ise Allah kelâmı ile insan kelâmı arasındaki fark da odur.
Allah'ın yarattığı insanla insanın yaptığı heykel arasındaki fark gibidir. Ayrıca insanın yaptığı heykelin, çiçeğin ana malzemelerini yaratan Allah'dır. Sanatçının aklını, kalem tutan elini yaratan Allah'dır.
Altınoluk: Kur'an'a yapışmak nasıl olur?
TOPTAŞ: Allah Rasûlünün yapıştığı gibi olur. Onun için hadisler bizim için önemlidir. Allah'ın terbiyesi altında yetişen Efendimiz (s.a.) Kur'an'ı bütün hayatında nasıl yaşamışsa öyle yaşayacağız.
Günümüzde müsteşrik ağzıyla konuşan ve "Peygamber de insandı ben de insanım. Ben Kur'an'ı kendim okur anlarım" diyenler şunu iyi bilsinler; Ebu Cehil'le, Ebubekir ikisi de Arapçayı bilen, aynı yaşta olan ve Kur'an'ı anlamada aynı seviyede olan iki kültürlü insandı. Ancak Hz. Ebubekir (r.a.) Allah Rasûlünü yaşanan Kur'an olarak görüyor ve ona göre anlıyordu. Bu sözü söyleyenlere Mevlânâ şöyle cevap veriyor: "İki kamış aynı sudan içerler ama biri şeker kamışı olur, öbürünün içi hava olur."
Bal arısıyla eşek arısı aynı çiçekden özü alırlar biri bal yapar öbürü zehir yapar. Ceylanla eşek aynı doğada otlanırlar ama, otlar ceylanda misk'e dönüşür eşekde gübreye dönüşür.
Sosyolojiyi Durkheimden, felsefeyi Freud'dan, ekonomiyi Adam Smith'den, insan haklarını ingilizden öğreneceksin, bu öğrendiklerini yazıp çizeceksin, sonra da cuma geceleri yasin okuyarak Kur'an'a sarıldığını iddia edeceksin.
Ömründe bir defa olsun Kur'an'ı okumayan sağcı bir profesörümüz de -ismini söylesem hemen tanıyacaksınız- bana Fransız yazarlardan filanın feşmekan eserini okumamı tavsiye etmişti. Olmaz öyle şey.
Altınoluk: Kur'an hayatımıza nasıl yansımalı?
TOPTAŞ: Bakara 121. ayet ve Müzzemmil sûresinde tertil üzere okumak ve hakkını vererek okumakdan bahseden ayetleri Abdullah b. Abbas'la Hz. Ali: "Harflerin tecvidine dikkat ederek, manasını bilerek öğrendiği manayı yaşayarak okuma tertildir, hakkını vermekdir" demişler.
Kur'an hayatımızda, tenimizdeki can gibi olmalı. Ağaçtaki su gibi, sütteki yağ gibi her hücremize yayılmalı. Midemize aldığımız gıdalara dikkat ediyoruz da gönlümüze aldığımız gıdalara niçin dikkat etmiyoruz?
Okuduğunuz kitaplara dikkat edin. Zehirli yemek sizi candan edebilir. Ama zehirli kitaplar dinden eder. Elbisenizde bir leke görseniz temizlersiniz. Birisi üzerinize tükürse kızarsınız. Peki beyninizi sizin gibi bir insanın kokuşmuş fikirleri için neden çanak yaparsınız?
Allah'ın ayetlerini anlayarak hafızanıza alınız. Ayetlerin mana=anlam ülkesi yer ve göklerden geniştir. Dünyayı haritadan yuvarlak olarak görürüz sonra seyahatlerle bazı yerlerini de gezeriz. Dünyanın her adımını görmek hiçbir insana nasip olmayacağı gibi Kur'an'ın tamamını Mushaf olarak görüyoruz ama sûre kıtaları, ayet şehirleri, kelime çarşılarını, harf sokaklarının tamamını anlayarak dolaşmak bir ömre değil bin ömre sığmaz. Altımilyar insanın dünyayı seyrettiği gibi bütün bir ümmetin Kur'an'a bakıp dünyasını ve ahiretini şekillendirmesi gerekir. Ümmet olarak bizler bir vücudun azaları gibiyiz. Her azamız güneşden gıdasını ayrı ayrı alır ama bir bedene hizmet ederler.
Dünya çiçekleri aynı güneşden ayrı renkler alırlar, ama bir dekor oluştururlar. Aynı Kur'an'dan ışık alan müminler dünyanın her tarafında ayrı ayrı yansımasıyla dünyanın süsü, cennetin sakinleri olurlar.
Altınoluk: Eğitim kavramı içerisinde Kur'an eğitiminin yeri nedir?
TOPTAŞ: Üç yaşındaki çocuğunuz veya yeğeninizin hafızasında kaç tane türkü var hiç düşündünüz mü?
Eskiden altı yaşında hafız olan çocukların evinde hep Kur'an okunurdu. Şimdi bizim evlerimizde televizyon çalındığı gibi, Medine sokaklarında dolaşan bir insan evlerden hep Kur'an dinleyerek yürürdü. O çocuklar ana rahminde iken annesinin Kur'an sesinin titreşimlerini alıyordu. Bir günlük iken ezanla gönlü doluyordu. Beşikten mezara kadar her ilme Kur'an gözlüğüyle bakıyordu.
Altınoluk: Kur'an öğretimine getirilen kısıtlamalar üzerine ne diyeceksiniz?
TOPTAŞ: Allah Teâlâ her çağda gönderdiği Kurra ile Kur'an'ını korumuştur. Nefesleriyle söndürmek isteyenler Cehennemdeki ateşlerini alevlendirirler.
Altınoluk: Hafızlık müessesini açıklar mısınız?
TOPTAŞ: Sevdiğimiz bir şiiri yazarız ve ezberleriz. Bir deyimi veya atasözünü ezberleriz. "Ezberlemeye ne gerek var anlamını bil yeter" demeyiz.
Kur'an ki Allah kelâmıdır. Gönlümüzde o varsa ve onunla bu dünyadan ahirete göç edersek "Gönlünde Kur'an olanı Cehennem yakmaz" buyurmuş Efendimiz. (s.a.)
Kur'an anlamak ve amel edilmek için inmiştir. Hafızlarımız lütfen mânâsıyla ve yaşantısıyla ilgilensinler. Efendimiz: "Üzerinde düşünülmeyen okumada fayda yoktur" buyurur. Kur'an'ı hafızamıza hapsetmeyelim. Hayat kumaşımızı altıbin küsur Kur'an ayetiyle dokuyalım. Örnek olarak önümüze Peygamberimizin hayat kumaşını alalım.
Altınoluk: Bir tahribat süreci mi yaşıyoruz?
TOPTAŞ: Belki bu "tahribat" dediğiniz şey ta'mirata dönüşür. Baba benzi kesik oğlunu, kör oğlunu hafızlığa gönderip kanlı, canlı, heyecanlı oğlunu avukat, doktor yapıyordu. Bundan sonra herkes kendi evinde çocuğunun yemeğini, içmesini, giymesini tedarik ettiği gibi Kur'an eğitimini de tabiî ihtiyaç haline getirirse her ev bir Kur'an Kursu olur. Geçen hafta MÜSİAD'da yaptığım konuşmada fabrikadaki işçilerinize Kur'an dersi veriniz. Her fabrika Kur'an Kursu olsun demiştim. Şimdi çok sevindirici haberler alıyorum.
Allah bir kapıyı kaparsa bin kapıyı açar.